Köyümüzün araba yolunun yapımı epeyce eskiye dayanır.Hatta büyüklerimiz Çaykara’da ilk yol alan köy olma özelliğimizi övünerek anlatırlar.Gerçekten de köyümüz ilkleri yaşayan ve de yaşatan bir köydür.Hatırladığım ilklerden birisi de köye elektriğin gelmesidir.Yanlış hatırlamıyorsam 78-79 yıllarında köyümüze elektrik gelmişti.Hiç şüphesiz bunda köylülerimizin aktifliği,girişkenliği,işgüzarlığı ön plana çıkmaktadır.Bu arada dönemin enerji bakanı İsmail Müftüoğlunun özel gayretlerini göz ardı etmek haksızlık olur.

Köyümüzün araba yolunun elektrikten on yıl öncesine dayandığını sanıyorum.Yolun yapımının ağırlıklı olarak insan gücüyle yapıldığını bizden iki kuşak büyüklerimizden dinlemişimdir.Hatta parası olanların para verdiği imkanı olmayanların ise onun karşılığında çalışmak zorunda olduğunu öğrenmiştim.Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.Ölenlere Allah rahmet eylesin.Yaptıkları bu hayır çalıştığı sürece onların sevap haneleri de çalışacak.1970 / 1980’li yıllarda köyümüzde araba yok gibi.İnsanlarımız ağırlıklı olarak yaya yürümekte yük ve eşyalarını da sırtlarıyla taşımaktadır.O tarihlerde pazara gitmek erkekler için keyif bayanlar içinse zahmetli bir işti.Çünkü alınan erzak onların sepetleri ile (sepetikalar) taşınırdı.Bu arada Kadahor sepeti de özel olurdu.Ahbin veya toprak taşınmamış temiz sepet tercih edilirdi.O dönemin ihtiyaçları gerçekten ihtiyaç olan şeylerdi.

Günümüzdeki gibi yapay ihtiyaçlar değildi.Bir başka ifade ile söylemek gerekirse zaruri ihtiyaçlardı.
İsterseniz birlikte o dönemlerin zaruri ihtiyaçlarına bir göz atalım bakalım nelerdi:
Bir karufka kibrit (Karufka ne demek hala bilmiyorum)
- Bir kalup Hacı Şakir sabon
- Karalastik,naylon lastik (
Pazar için),iğne-iplik
- Süpürge
- Un,şeker,tuz,çiçek yağı,gaz
- Pendiko tuzağı,sığır tarağı,şe……..
- Birkaç starofay
- Yuvarlak tenekede helva.(Zaman zaman)
- Zeytin(Nadiren)
Alınan bu malzemeler sepetikaya doldurulur eğer taşınacak kadar olduysa birkaç kişi birleşir yaya olarak yola revan olunurdu.Eğer nadiren de olsa erkeklerin filelerle taşıdıklarını saymazsak –bu malzemeler anaların sırtında taşınırdı.

İşte tam da bu sıralarda Ömer TOK Rize’nin bilmem hangi semtinden 200’lük bir DOC’la çıkagelir.Çaykara’dan köye yük,eşya,insan taşıma işine başlar.Gerçekten de büyük bir ihtiyaç karşılanmış insanımız kısmen de olsa yük taşımaktan kurtulmuştu.Artık köylülerimiz Pazar alışverişlerini yapıp kalkış yeri Zerkina’nın dükkanının önünde olan Toko’nun arabasının yanına gelir sırasını alırdı.Artık ikinci,üçüncü sıramı ne zaman sırası gelirse arabaya biner (tabiî ki arabanın kasasına,yüklerin içine) .Bu arada rayiç bedeli tamamen şöförün insiyatifinde olan bir şey.Kaç lira demişse o kadar ödemek zorundasın.Bu arada yüklerin de rayiç bedelinin olduğunu vurgulamak lazım.

Yüklerin rayiç bedeli hacmine ve ağırlığına göre göz kararı ile şöför tarafından belirlenirdi.Kasanın kenar demirlerine tutunarak sağa sola savrularak yapılan köy yolculuğu da işin cabası…

Toko’nun ve emektar arabasının köye ve köylüye emeği çoktur.Ücretini alarak çalışmış olsa bile yaptığı hizmetleri unutamayız.Karda kışta Çaykara’ya inmek,yağmur da çamurda Komlara ,Yaylaya gitmek o zamanın şartlarında her baba yiğidin harcı değildi.Hoş yaylaya giderken yarı yolda çamura saplanıp iteklediğimiz ve tepeden tırnağa çamur olduğumuz günleri de unutmadık.Bunlar da maziden bize kalan tatlı hatıralar olmuştur.

Toplumumuzda şoförlere karşı özel bir antipati vardır.Ne bileyim işte söz verirler gelmezler,fahiş ücret alırlar,güvensizdirler…vs.Bu minvalde TOKO’nun hakkını teslim etmek gerekir.Bu imajı kesinlile kırmıştır.Bir iş için söz verirse tam saatinde mutlaka gelir işini yapar.Yük yüklenecekse erinmeden kolları sıvar hamal gibi çalışır.Bu konuda farklı şey söyleyecek bir köylümün olduğunu zannetmiyorum.
İyiki vardın,iyiki geldin sana minnettarız kıymetli büyüğümüz,emeğine sağlık.
Yaptıklarını unutmayacağız.

Günümüzde artık köyümüzün yükünü modern araçlarıyla taksicilerimiz taşımaktadır.Bunu bir meslek olarak yapmış olsalarda bize hizmet vermektedirler.Emeklerinden dolayı onlara da teşekkür ederim.

Bayram dönüşü yaşadığım bir anekdotla yazımı bitirmek istiyorum.

Bayramın ikinci günü dönmek için hazırlandım.
Elimde küçük bir valiz ve biraz da kara üzüm.Taksi çağırmayayım Bayramcılar nasılsa dönüyor birisiyle Çaykara’ya inerim düşüncesiyle Huleb’in orda beklemeye başladım.Belki bir saatten fazla bekledim.Yaklaşık on araba geçti çoğunluğu özel olmak üzere.Çoğu da boş olmasına rağmen ve dahi el kaldırıp işaret etmeme rağmen sağ olsunlar hiç biri durup buyur demedi.
Tam da bak şu işe "insanlık öldü" demiştim ki İsmail Kanber yukarıdan geldi full dolu olmasına rağmen müşterilerine rica etti bir köşesine sıkıştık. Çaykara’ya indik. Bu parasal bir iş değil
Bir insanlıktı.İsmail kardeşime teşekkür ederim.Fikrimin değişmesine vesile oldu.
"İnsanlık ölmedi İçimizde yaşıyor"
Kalın Sağlıcakla
Mehmet Çokluk
8 Kasım Pazar - Erzincan

Login


 

Ziyaretçi Defteri

pasamehmet
Herkeze Selam, acaba bu ""Sülaleye dayali Soy Ağacimiz."" ne zaman faaliy...

Ilkokul Mezunlarimiz

Eğridereköyü İlkokulu ilk olarak 1948 - 2008 Eğitim Yili

Calisma Asamasinda

Eğridere Köyü Facebook

Sosyal Medyada da, beraber kalalim.
Takip et Tiklayiniz

Go to top