Site

                       Hekim suyu

              ----------- Ayhan HOŞ (İlçe Milli Eğitim Müdürü)-----------------

   Tabiatın. İnsanoğlunun karşılaştığı bir çok hastalığın çaresini içinde sakladığı öteden beri çeşitli otoritelerce vurgulanmıştır.
Zaten ”Tabiat ana” sözü de üzerinde yaşayan canlıları besleyip büyütüp. koruduğu için söylenmiştir .tabiatta öyle olaylar ve olgular vardır ki insanoğlu bunları sırrına erememiştir

   Bazen bu olay olgular insanın hayal.düşünemeyeceği boyutlardadır İşte burada Allah’ in yaratıcılık üstünlüğü ortaya çıkmaktadır . Dünyamızın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’mizde de çeşitli şifalı sular ve kaplıcalar mevcuttur.

   Bunları bir kısmı yetkililerce incelenmiş tahlil edilmiştir. Ancak ülkemizde çeşitli yerlerde bulunan ve halk tarafından kullan inan bazı şifalı sular ve kaplıcalar mevcuttur. Bunların bir kısmı yetkililerce incelenmiş tahlil edilmiş . 
  Tip otoriterlerce de faydalı oldukları kabul edilmiş. Ancak ülkemizde çeşitli yerlerde bulunan ve halk tarafından kullanılan bazı şifalı sular ve kaplıcalar mevcuttur. Bunların bir kısmı yetkililerce incelenmiş tahlil edilmiştir. Tip otoritelerince de faydalı oldukları kabul edilmiştir.

   Ancak ülkemizde çeşitli yerlerde bulunan ve halk tarafından kullanılan bazı şifalı sular vardır ki henüz tanıtımı yapılmamıştır.

   Böyle bir şifalı su ilçemiz. Eğridere köyünde vardır.

  
   Halkın hekim suyu olarak adlandırdığı bu su Eğridere köyünü yaylaya birleştiren yolun 4.km sinde derenin yanında bulunmaktır. muhafazaya alınmış durumdaki Hekim suyunda banyo yapma imkanı da var.

   İyi Geldiği rahatsızlıklar:
Bütün bu yazdıklarımızın sonucuna gelelim .Bu su nereye yarar ?canlı misal verelim Eğridere köyünden Halil TOK uzun zamandan beri İsviçre’de çalışmaktadır. Eşinin başında bazı yaralar olmuştur .
Avrupa’da çalışmanın avantajlarını kullanarak hemen cildiye uzmanlarına başvurdu lakin yaralar bir türlü iyileşmez .artarak devam eder .
Doktorlar Dahiliye Uzmanlarına da hastasını göstermesini isterler .
Bunu da hastasını göstermesini isterler .
Bunu da deneyen Halil bundan da sonuç alamaz.Uçağa atladığı gibi İstanbul’a gelir hanımıyla.İstanbul’da ki cildiye ve dahiliye uzmanlarının reçetelerini de uygular.
Ancak yine de sonuç alamaz.

    

Yaralar hastayı iyice rahatsız etmekte ve kafanın hemen tümüne sarmak üzeredir.
Memlekete gelir.çaresiz bir vaziyettedir .Konu komşu “Yahu bu hastayı hekim suyuna bir götürsen “der Halil’e. Hekim suyuna gidilir. Hastanın kafası yıkanır birkaç gün süreyle yaralar yavaş Solmaya başlar . on gün sonra bütün yaralar kaybolur o gün bu gün bir daha çıkmaz Gelelim diğer bir misale .eğridere köyü ilkokul müdürü Mehmet Reşat boz oğlunun kolunda meydana gelen ve bir türlü iyileşmeyen yaralar için Trabzon”da cildiye uzmanlarına gider,aldığı reçeteleri uygular,aldığı reçeteleri uygular.Yaralar bir müddet iyileşir sonra tekrar depreşir.
Daha önce Halil TOK hastasını hekim suyunda iyileştirdiği için kendisi de çocuğunu Hekim Suyuna götürür.
Yaralar su ile yıkanır.Üç gün içinde yaralar kaybolur.
Şimdi canlı bu misallerden sonra bile söylenecek bazı şeyler olabilir.
Ben bunu kaleme alan kişi olarak kocakarı ilaçlarına inanmayan ve müspet ilim yapan bir kişiyim.
Çeşitli istişareler de yaptım.
   Bu yazıyı kaleme almaktaki amacım tıbben çözüm bulamamış bir türü iyileşmeyen yarısı olan insanlarımızın bu şifalı suyu deneyerek şifa bulmalarına yardımcı olmaktır.Bu su hakkında ruhi rahatsızlıklara da iyi geldiği konusunda bir kanaat da vardır.bu konuda da bir araştırma yapmaya çalışacağız.

    
   Sağlıklı günler dilerim. Şifalı sularımız boşa akıyor
DOĞU Karadeniz bölgesi’nde şifa kaynağı doğal maden suları boşa akıyor.
Yalnızca bu bölgede 100’ü aşkın değerlendirilemeyen maden suyu bulunuyor.
Kafkasör’de Zigana Dağı eteklerinde,Trabzon ve Giresun yaylarında boşa akan maden sularının çoğunun başta böbrek ve mide rahatsızlıkları olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiği biliniyor

23 Temmuz 1994
Ayhan HOŞ


    Hekim Suyu

   Hastalık gelmeden önce sıhhatin kıymetini bilmek ve onu korumak için mevcut imkânlar dahilinde her türlü tedbirleri almak lâzım.
Buna rağmen zaman zaman hastalıklarla yüz yüze gelmek kaçınılmaz olur.

    
   Bir derde maruz kalan insan, devası için her türlü yola başvurur; doktor doktor dolaşır, şifalı bitki ve sulardan çare arar, yeri gelir bir umut deyip halk arasında kocakarı ilaçları diye tabir edilen yöntemlerden derman bulmaya çalışır.

   Günümüzde hastalıklara karşı tıbbi müdahalenin yanı sıra şifalı suların da tedavi maksatlı kullanıldığı herkesçe malum.

   Artık doktor sevkiyle kaplıcalara giden binlerce insan var.
   Demek ki ihtiva ettikleri madenler itibariyle bir çok hastalığa iyi geliyor bu sular.

   Köyümüzde de eskiden beri bilinen ve şifa bulmak maksadıyla gidilen bir suyumuz var:

    
   Hekim Suyu.
   Diğer bir adı da Kaduna Suyu.

   Kaduna diye tesmiye edilen bir bölgede olması hasebiyle bu ad verilmiş.
   Ama günümüzde daha çok Hekim Suyu olarak biliniyor ve konuşuluyor.
   Mazisi hakkında kesin bilgiler mevcut değil. En yaşlı insanlar bile doğduklarında bu suyun var olduğunu söylüyorlar.
   Bu suyun ne derece şifalı olduğu belki tartışılabilir ama bilhassa eski yıllarda ta uzak köylerden özellikle Cuma günleri buraya gelindiğini, bu suyla yıkanıp iki rekat namaz kılındığını ve bu şekilde bir çok insanın şifa bulduğunu söylüyorlar.

   Sadece bizim köyde değil, yöre tarafından bilinen bir yer olma özelliği de var.
   Ayrıca buranın manevi bir yönünün olduğuna, mübarek bir zatın orada metfun bulunduğuna inanılıyor.
   Vuku bulan bazı hadiseleri buna delil gösteriyorlar.
   Bunun bizzat canlı şahitleri de mevcut. Şu anda 85 yaşında olan, rahmetli Sefer Kuber’in hanımı Hatice Korkmaz bakın Hekim Suyu ile ilgili neler söylüyor: “Hava Hulep’in düğünü yapılacaktı. Ali Hulep ile evlenecekti. Hava Hulep’in babası benim babamı vekil etti.

   Bizim evde yapıldı nişanı. Harcan’dan anam yağ, peynir yükledi bana, götür babana diye. Sepet sırtımda yola koyuldum.
   Kaduna’nın üstüne geldiğim sırada bir ışık gördüm Hekim Suyunun orda. Lambalar yanıyordu sanki. Akşam ezanı okunmuştu ve ortalık kararmaya başlamıştı.
   Baktım yeşil cübbeli insanlar o taşların üzerinde secdeye gidip geliyorlar.
   Akşam namazını kılıyorlardı sanki. Çok korktum. Hızlı adımlarla Şersa’daki dayıma geldim. Rahmetli Abuş’un oraya. Sepeti göstererek dedim bunları götürün Lağolos’a. Dilim korkudan tutuldu. Okudular beni ve ondan sonra kendime geldim”. Ve arkasından buraya giden bir çok insanın şifa bulduğunu ekliyor. Hatice Korkmaz ki anneannem oluyor aynı zamanda, şu anda hayatta ve bu olayı dün gibi hatırladığını söylüyor.

   O zamanlar 12 yaşlarındaymış.Yani 73 sene evvel. Yine Mustafa Korkmaz’ın hanımı, Halil Korkmaz’ın annesi İsminaz Hala mevzu ile alâkalı başından geçen bir olayı anlatıyor: “Gece haber geldi. Kız konuşamıyor diye. O zamana kadar konuşan kızım Hanife konuşamıyordu. Cuma günü sabah erkenden Kaduna Suyuna götürdüm onu. Aşağıdan yukarıya giderken dilsiz gibi konuşamıyordu ama dönüşte yukarıdan aşağıya konuşarak döndük”.

   Daha sonra kendi ayağı için de üç defa gittiğini ve şifa bulduğunu, derenin (eğridere) eskiden beri defalarca taşmasına rağmen o su kaynağının hiçbir zaman zarar görmediğini de ekliyor sözlerine İsminaz Hala. Kendisini hayır işlerine adayan rahmetli Hacı Koçak’ın Hekim Suyuna el atmaması düşünülemezdi.

   Nitekim oraya insanların rahatlıkla suyu ısıtıp yıkanabilecekleri ve namaz kılabilecekleri küçük bir tesis inşa etti, oraya inen yolu düzeltip derenin üzerine köprü yaptı.

   Yeri cennet olsun inşallah. Daha birçok insanın Hekim Suyu ile ilgili hatırası vardır. Numune olması açısından iki tanesini almayı uygun gördüm. Artık yorum sizin…

   Hekim Suyuna ulaşmak şimdi çok rahat yaya yolu yapılmıştır.


         


        Hekim Suyu

Hastalık gelmeden önce sıhhatin kıymetini bilmek ve onu korumak için mevcut imkânlar dahilinde her türlü tedbirleri almak lâzım.
Buna rağmen zaman zaman hastalıklarla yüz yüze gelmek kaçınılmaz olur.
Bir derde maruz kalan insan, devası için her türlü yola başvurur; doktor doktor dolaşır, şifalı bitki ve sulardan çare arar, yeri gelir bir umut deyip halk arasında kocakarı ilaçları diye tabir edilen yöntemlerden derman bulmaya çalışır.
Günümüzde hastalıklara karşı tıbbi müdahalenin yanı sıra şifalı suların da tedavi maksatlı kullanıldığı herkesçe malum. Artık doktor sevkiyle kaplıcalara giden binlerce insan var.
Demek ki ihtiva ettikleri madenler itibariyle bir çok hastalığa iyi geliyor bu sular. Köyümüzde de eskiden beri bilinen ve şifa bulmak maksadıyla gidilen bir suyumuz var:
Hekim Suyu.
Diğer bir adı da Kaduna Suyu.
Kaduna diye tesmiye edilen bir bölgede olması hasebiyle bu ad verilmiş.
Ama günümüzde daha çok Hekim Suyu olarak biliniyor ve konuşuluyor.
Mazisi hakkında kesin bilgiler mevcut değil.

En yaşlı insanlar bile doğduklarında bu suyun var olduğunu söylüyorlar.
Bu suyun ne derece şifalı olduğu belki tartışılabilir ama bilhassa eski yıllarda ta uzak köylerden özellikle Cuma günleri buraya gelindiğini, bu suyla yıkanıp iki rekat namaz kılındığını ve bu şekilde bir çok insanın şifa bulduğunu söylüyorlar.
Sadece bizim köyde değil, yöre tarafından bilinen bir yer olma özelliği de var.
Ayrıca buranın manevi bir yönünün olduğuna, mübarek bir zatın orada metfun bulunduğuna inanılıyor.
Vuku bulan bazı hadiseleri buna delil gösteriyorlar.
Bunun bizzat canlı şahitleri de mevcut.
Şu anda 85 yaşında olan, rahmetli Sefer Kuber’in hanımı Hatice Korkmaz bakın Hekim Suyu ile ilgili neler söylüyor:
“Hava Hulep’in düğünü yapılacaktı. Ali Hulep ile evlenecekti. Hava Hulep’in babası benim babamı vekil etti.
Bizim evde yapıldı nişanı. Harcan’dan anam yağ, peynir yükledi bana, götür babana diye.
Sepet sırtımda yola koyuldum.
Kaduna’nın üstüne geldiğim sırada bir ışık gördüm Hekim Suyunun orda. Lambalar yanıyordu sanki
Akşam ezanı okunmuştu ve ortalık kararmaya başlamıştı.
Baktım yeşil cübbeli insanlar o taşların üzerinde secdeye gidip geliyorlar.
Akşam namazını kılıyorlardı sanki.
Çok korktum.
Hızlı adımlarla Şersa’daki dayıma geldim.
Rahmetli Abuş’un oraya. Sepeti göstererek dedim bunları götürün Lağolos’a. Dilim korkudan tutuldu.
Okudular beni ve ondan sonra kendime geldim”.
Ve arkasından buraya giden bir çok insanın şifa bulduğunu ekliyor.
Hatice Korkmaz ki anneannem oluyor aynı zamanda, şu anda hayatta ve bu olayı dün gibi hatırladığını söylüyor.
O zamanlar 12 yaşlarındaymış.
Yani 73 sene evvel. Yine Mustafa Korkmaz’ın hanımı, Halil Korkmaz’ın annesi İsminaz Hala mevzu ile alâkalı başından geçen bir olayı anlatıyor:
“Gece haber geldi. Kız konuşamıyor diye.
O zamana kadar konuşan kızım Hanife konuşamıyordu.
Cuma günü sabah erkenden Kaduna Suyuna götürdüm onu. Aşağıdan yukarıya giderken dilsiz gibi konuşamıyordu ama dönüşte yukarıdan aşağıya konuşarak döndük”.
Daha sonra kendi ayağı için de üç defa gittiğini ve şifa bulduğunu, derenin (eğridere) eskiden beri defalarca taşmasına rağmen o su kaynağının hiçbir zaman zarar görmediğini de ekliyor sözlerine İsminaz Hala. Kendisini hayır işlerine adayan rahmetli Hacı Koçak’ın Hekim Suyuna el atmaması düşünülemezdi.
Nitekim oraya insanların rahatlıkla suyu ısıtıp yıkanabilecekleri ve namaz kılabilecekleri küçük bir tesis inşa etti, oraya inen yolu düzeltip derenin üzerine köprü yaptı.

Yeri cennet olsun inşallah. Daha birçok insanın Hekim Suyu ile ilgili hatırası vardır.
Numune olması açısından iki tanesini almayı uygun gördüm. Artık yorum sizin…


 

Ğorğoras (Eğridere)

Köyü Tarihçesi

Bu köy Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı olup, 40°43'59.20"N enlem ve 40°15'27.08"E boylam noktası çevresinde bulunan bir köydür. İlçe merkezinin güneyinde yer alan bu köy, ilçeden yaklaşık olarak 4 km uzaklıkta bulunmaktadır.

Mahalleler
Köyün mahalleleri
Ağulos veya Lağulos (Işıklı)
İfteron (Ayvalık)
Kampoz (Ovacık)
Kapan (Kaban)
Lemetos (Fındıklı)
Vasilaç (Camicivarı)
Panağulos (Serinsu) veya Koronto
Potameya (Dere mahalle)
Şersa (Şirin) gibidir.

Mezireler
Köyün mezireleriı ise, Harğbaşı, Hartcan, Kamenoraş, Kalusa, Kukulasuyu, İspentam,Oksoti, Tsaluka, Zerdabatsiha'dan oluşmaktadır.

Yaylalar
Yaylamız ise, Tsaxmut ve Likoraşi'dir. Yeni adı : Kurtdağı Yaylasıdır

TARİHÇE

Ğorğoras, eskiden birkaç büyük ve dağınık mahalleyi içeren “Paçan” adıyla Tahrir Defterlerine kaydolan köyün bir mahallesi durumundaydı. Ancak yine de, 1486 yılına ait Tahrir Defterlerinde adı ayrı olarak geçmektedir.

Bu köyün ilk sakinleri, Çaykara ilçesinin diğer köylerinde de olduğu gibi, Hristiyan Rumlardan oluşmaktaydı. Daha sonra bölgede bulunan diğer köylerle birlikte, aynı zaman dilimi içerisinde zorla Müslümanlaştırıldıkları, hem Osmanlı hemde Yunan kaynaklarından anlaşılmaktadır. Ayrıca, son zamanlarda ortaya çıkan bazı objektif Türk kaynaklarından da, Müslümanlaştırma faaliyetleri ile ilgili bilgilere ulaşmak mümkün olmaktadır. Bu yöndeki kaynaklara, Müslümanlaşma yöntemleriyle ilgili olarak, köylerdeki söylenceler de eklenebilir.

Bu köye ait Müslümanlaşmanın izlerini, aşağıda bulunan Osmanlı Tahrir Defterleri kayıtlarından alıntı tablolardan izleyebilmek mümkündür. Bu konuda nüfus hareketleri önemli verilerdir.

Yıl 1486

Köy adı

Hristiyan hane

Müslüman hane

Mücerred, dul, yamak, vb. birlikte toplam nüfus

Ğorğoras

48

0

249

1486 yılında Ğorğoras köyünde 48 hane (yaklaşık 249 kişi) yaşamakta ve bunların toplamı Hristiyan nüfustan oluşmakta olduğu görülmektedir.

Yıl 1515

Köy adı

Hristiyan hane

Müslüman hane

Mücerred, dul, yamak, vb. birlikte toplam nüfus

Ğorğoras

31

4

247

Bu tablodan, aradan geçen 29 yılda, yani 1515’e gelindiğinde, bu köyün nüfusunun 48 haneden 35 haneye düştüğü ve bu hanelerin 4’ünün Müslüman olduğu anlaşılmaktadır.

Yıl 1553

Köy adı

Hristiyan hane

Müslüman hane

Mücerred, dul, yamak, vb. birlikte toplam nüfus

Ğorğoras

60

0

378

Yukarıdaki tabloya göre, aradan geçen 38 yılda Ğorğoras köyü yine toparlanmayı başarmış, nüfusunu artırmış gözükmektedir. 1515 yılında 35 hane olan bu köy, 38 yılda 60 haneye çıkmıştır. Bu arada, bir önceki tabloda gözüken Müslüman 4 hane, ya eski dinine geri dönmüş veya köyü terk ettiği anlaşılmaktadır.

Yıl 1583 (Hasan Umur’a göre)

Köy adı

Hristiyan hane

Müslüman hane

Mücerred, dul, yamak, vb. birlikte toplam nüfus

Ğorğoras

83

9

460

Yukarıdaki tabloda, aradan geçen 30 yıllık bir zaman dilimi içerisinde, köyün nüfusu 60 haneden 92 haneye yükselmiş olduğu ve bu hanelerin 9’unun Müslüman hanelerden oluşmuş olduğu görülmektedir.

Daha sonraki yıllarda, yavaş yavaş Müslümanlaştırılan köyde, yeni dini kabul etmeyen hanelerin köyü terk etmek zorunda bırakıldıkları, bir sonraki tabloda açıkça görülecektir.

Yıl 1681

Köy adı

Hristiyan hane

Müslüman hane

Mücerred Nüfus

Toplam nüfus

Ğorğoras

0

22

 

110

Bu son tabloya göre, artık bu köyde hiç Hristiyan kalmamış, yeni dine geçmek istemeyenlerin de köyü terk etmeye zorlandıkları ve bu yüzden köyün nüfusunun önemli oranda düştüğü gözlenmektedir. Bir önceki tabloda 92 hane olarak gözüken Ğorğoras, yaklaşık yüz yıl sonra 22 haneye kadar düşmüştür.

Müslümanlığı bölgeye yaydığı iddia edilen zatlardan birisi olan Saçaklızade Osman adlı kişi ile ilgili verilen bilgiler de oldukça kısıtlı ve birçok muammayı da barındırmaktadır. Örneğin, Maraş İl Yıllığına göre bu zat 1484’te doğmuş, 1541 yılında ise ölmüştür. Yani henüz ölmüş olduğu yıllarda, Müslümanlaşma daha çok yeni başlamış olduğu görülmekle birlikte, bu zatın Kahramanmaraş’tan gelmiş olduğu da kesin değildir. Bazılarına göre, Of’tan Kahramanmaraş’a göç etmiş bir ailenin ferdi olarak, tekrar memleketine geri dönmüş ve burada İslâm’ı yaymaya çalışmıştır. Ancak Hasan Umur’a göre, Müslümanlığı bölgeye yayanın bu zat olmadığı, bu işi yapanların, Hristiyanlıktan Müslümanlığa dönen ve isim değiştirerek Süleyman, Murat ve İskender adını alan üç Paçanlı kişilerdir.

İster Saçaklızade Osman ister Süleyman, Murat ve İskender üçlüsü olsun, sonuçta iki üç kişinin aynı zaman dilimi içerisinde bütün Of ve civarı köylere ulaşması ve buralara İslâm’ı yaymaya çalışması mümkün değildir. Bu gibi muamma bilgiler, yapılan haksızlıkların, işkencelerin, öldürmelerin üzerini örtmek için ortaya atılan safsatalar olduğu anlaşılmaktadır. Zaten Tahrir Defterleri kayıtlarından, aynı anda, bütün köylerde bir baskın ve dayatma ve bunun sonucunda da bir nüfus hareketliliği yaşandığı açıkça ortaya çıkmaktadır.

Bölgeden göçe zorlanan bir ailenin mensubu olan Kandilaptis’in yazdığı “Ta Fitiana” kitabına göre; Müslümanlığı kabul etmedikleri için köylerini terk etmek zorunda bırakılan aileler veya kişiler, bütün diğer köylerden (Ğorğoras, Fotinos, Holayisa, Paçan, Okene, vb.) kovulanlarla birlikte yollara düşerek, neticede Gümüşhane’nin Şiran ilçesi civarında bir köy kurarak yerleşebilmişlerdir. O zamanlar bütünü Of’lu olarak bilinen bu aileler, kurdukları yeni köylerine, “Ofluların yeri” anlamına gelen “Ofitiananton” adını verdiler. Daha sonra kelime kısaltılarak deforme olmuş ve neticede “Fitiana” şeklini almıştır. Fitianalılar daha sonra kurdukları yeni köylerinden de Rusya taraflarına göç etmek zorunda kalmışlar. Orada bir süre barınabilen Fitianalılar (eski Çaykaralılar), netice itibarıyla Yunanistan’a son göçlerini gerçekleştirebilmişlerdir. Denebilir ki; bugün Yunanistan’da yaşayan Hristiyan Fitianalılar, bugünkü Müslüman Çaykaralılarla sadece etniste bağlamında değil, aynı zamanda aile bağlarına dayalı bir akrabalıkları mevcuttur.

Müslümanlığın tamamen kanıksanması

Müslümanlığa geçiş kayıtlarda görüldüğü gibi (1681) aynı tarihlerde gerçekleşmemiştir. Çaykara ve genel olarak Of civarı köylerde, Müslümanlık epey sonraları ve yelpaze şeklinde kanıksanabilmiştir. Buna örnek olarak; eski cami binaları veya cami kalıntılarıyla toplu Müslüman mezarlıklarının bulunmayışı verilebilir. Ayrıca, Pontos Arşivi’nin hazırladığı “Trabzon Kilisesi” adlı kitaba göre; Rusların Trabzon’u işgalleri sırasında (1916-1917), Trabzon Metropoliti Hrisanthos’u ziyaret eden 300 civarında Oflu bir heyet, kendileri ile birlikte bölgelerinin de Hristiyanlığa geri dönmeye hazır olduklarını bildirmiş, fakat Hrisanthos bunun için henüz zamanın gelmediğini kendilerine söyleyerek, onları geri çevirmiştir. Bundan da anlaşılacağı üzere, demek ki o zamana kadar İslâm dini, henüz toplumun tamamı tarafından kanıksanmamıştı.

Ayrıca Cumhuriyet öncesi, bütün Karadeniz’de yer yer cereyan eden ulusal direnişlere, Ofluların da katıldığı, bazı kayıtlardan anlaşılmaktadır. Örneğin Hasan Umur, Of Tarihi kitabının 8. sayfasında aynen şunları yazmaktadır; “Ve yine bu fermanlar tetkik edilirken, ibretle görülecektir ki; İmparatorluğun düşmesiyle, umumi ahlak da bozulmuş, saf ve temiz ahlaklı ve yüksek seciyeli eski kahraman ruhlu ecdadın yerlerini müfsit ruhlu çapulcular alıp, memleketi hercümerç içerisinde bırakmışlardır. Bunun neticesi olarak da, hilekâr müftiler, desisekâr imamlar, zalim ve gaddar hacılar, bazı şakiler ile beraber vatan evlatlarına karşı reva gördükleri zulümler, tüyler ürpertecek kadar fecidir”. Demek ki, Cumhuriyete kadar civarda yaşayan toplum, henüz ulusal bilincini de yitirmemişti. Zaten bu konuya yönelik Yunan kaynakları da mevcuttur.

Ğorğoras kelimesinin etimolojisi

Bölge toponomisinin etimolojisine başlamadan önce, bölgede konuşulan Rumcanın etimolojik sistematiği hakkında biraz detay bilgi vermeye çalışayım. Çünkü her dilin, yaşadığı tarihsel süreç içerisinde, etkileşim durumuna ve etkilendiği dillere göre bir gelişim, değişim veya deformasyon yaşar. Buna göre hangi kelimenin nasıl bir şekil alabileceği, ne gibi bir deformasyona uğrayabileceğini anlayabiliriz.

Özellikle Helence, Yunanca veya Rumca dili ile ilgili bilim dünyasının bildiği ve adına “Çitakismos” verdiği bir kelime deformasyonu durumu vardır. Bu deformasyon “K, G, Ğ, T, TH, Z, S” harflerinin “C, Ç veya TS” harflerine dönüşmesidir. Ayrıca, yine bu sistematiğe göre, “X veya sert H” harfinin, sonuna “E veya İ” geldiği durumlarda bu harflerin “Ş” harfine dönüşmesi durumu vardır. Ayrıca Helence yer adları veya iki ve daha fazla kelimeden oluşan kelimelerde, kelimelerin başı ve sonundan daha çok sesliler kaybolur. Yukarıda verilen bilgilere örnek olarak önce harflerin “C, Ç ve TS” harflerine nasıl dönüştüğüne bakalım: “Kefali < Çefali=Kafa”, “Kisa < Çisa=Alakarga”, “Kison < Cişon=Sarmaşık”, “Keri < Çeri=Mum” vb. gibi örnekleri onlarca, hatta yüzlerce çoğaltabiliriz. Diğer Çitakismos durumu olan, harflerin “Ş” harfine dönüşmesine örnek olarak; “Xeri-Heri < Şeri, Exi-Ehi < Eşi, Trexi-Trehi < Treşi, vb.” verilebilir. Çitakismos’un içeriği bunlarla sınırlı değildir ancak yarattığı en önemli değişiklik bunlardır. Bu durumun örneklerini, aşağıdaki etimolojik verilerden de anlayacaksınız. Ayrıca, bütün sistematiği kullanarak varacağımız sonuçlar, her şeye ragmen doğru da olmayabilir. Burada, özellikle anlamlar ve anlamlarla ilgili olarak yerin özellikleri de dikkate alınmalıdır. Örneğin, engebeli arazinin adı “düzlük” gibi olursa, burada bir sorun var demektir. Ancak Rumca veya Helence toponomi sistematiğinde rastlanan ironik bir isimlendirme (bir anlamın tam tersi bir anlamla değiştirilmesi) mevcuttur. Örnek olarak Aksenos Pontos = Hırçın deniz (Karadeniz) için tam tersi, Efksinos Pontos = Uslu deniz ismi verilmiştir.

Ğorğoras
1. Hel.: γοργό (ğorğo) + ρέας (reas) > γοργορέας (ğorğoreas) < γοργοράς (ğorğoras). Eril olan kelimenin son şeklinde, iki sesliden (ea) ilkinin kaybolması durumu mevcuttur.
Anlam: hızlı ırmak, hızlı dere. Köyün Türkçe adı da yaklaşık tercümeden ibaret olup, Eğri dere olarak verilmiştir. Tercümeden esinlenerek yapılan isimlendirmeler, bölgede çok rastlanan bir durumdur. Ancak tamamen tercüme üzerinden kelimenin kökenine bakacak olursak, önümüze aşağıdaki gibi bir şekil çıkar:
2. Hel.: γορό (ğoro) + ρεάς (reas) > γορορεάς (ğororeas) > γοροράς (ğororas).
Anlam: eğri ırmak, eğri dere. Bu ikinci seçenekte kelimenin ortasına bir “ğ” harfi eklenmiş, yukarıdakisi gibi iki sesliden (ea) birisi de kaybolmuş gözükmektedir. Ancak birinci seçenek, daha kesin gibi gözükmektedir.
Eşişim: ğorğopotamos / Fthiotida / Yunanistan

Mikrotoponimler

Ağulos, Lağulos
1(ağlaos) ağlaos < ağulos. Bu kelimeyi “lağulos” gibi telaffuz edenler olsa da, aslı Ağilos veya Ağulos gibidir. Biz yine de ikinci seçeneği de vermeye çalışalım.
2. Hel.: ήλιο + αγλάος (ilio + ağlaos) < ilağlaos < lağulos. Bu ikinci seçenekte kelimenin anlamına sadece güneş ekleniyor.
Anlam: 1. ışıklı, parlak, ışıldayan. 2. Güneşle ışıldayan. Zaten burası bir mahalle olup, adı da Türkçeye “Işıklı mahallesi” olarak çevrilmiştir.
Eşişim: ağleas

Hacaliklerthi
Arap.: hacı + ali, Pont.: κλερθί (hacı + ali + klerthi) < hacaliklerthi.
Anlam: Hacı Ali’nin kızılağacı.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Harğbaşı
Pont.: χάργι (Xarğı) + Türk.: başı < xarğbaşı < hargbaşı. Bazıları da bu ismi “harbaşı” olarak da kullanmakta ve yazmaktadır.
Anlam: hendek başı, hendeğin başlangıç noktası. Zaten burada bir su hendeği vardı ve çayırları sulamak için her defasında suyu açmak ve kapamak adına birisi görevlendirilirdi.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Ğurğulina
Hel.: γοργό (ğorğo) + γούλα (ğula) > γοργογούλα (ğorğoğula). Kelime anlam olarak “hızlı boğaz”, yani hızlı yiyen anlamında olup, dişil kullanıldığında “γοργογούλενα (ğorğoğulena)” gibi bir format kazanır. Bu kelimenin dişil olduğu ve “o” harflerinin genelde “ou, u” formatına dönüştüğü göz önüne alınırsa, rahatlıkla “ğorğoğulena” nın ğurğulina olduğu anlaşılmaktadır.
Anlam: hızlı boğazı olan kadın, hızlı yiyen kadın.
Eşisim: Ğurğuletos Vasilios / Egeo / Akhea / Yunanistan. Bu isim, ğurğulina kelimesinin eril soyadı formatıdır. Sokak adı olarak kullanılmaktadır. Ğurğulina bölgesi, eskiden boğaz şeklinde ve keskin bir eğimle köye girişi sağlayan bir geçite sahip olduğundan da bu isim verilmiş olabilir. Bu durumda, “Eğri geçit” anlamı da taşıyabilir.

İfteron
Hel.: φτερόν (fteron) ve Türkçeleşmiş ağızla İfteron. Çünkü Türkçede, iki sessizle başlayan Helence kelimeler, genelde başlarına veya ortalarına bir sesli konarak telaffuz edilir. Fteri < İfteri, Smarida < İzmarit < Sparti < İsparta, vb. gibi. Bu, Türkçede iki sessizle başlayan kelimenin bulunmayışından kaynaklanmaktadır. Bu kelime, benzeri olan “Fteri” veya Türkçeleşmiş telaffuz haliyle “İfteri”, Helence “Φτέρη” kelimesiyle de ilgili olabilir.
Anlam: Kanat. Burası bir mahalle olup, adı sonradan “Ayvalık Mahallesi” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
Eşisim: Ftero / Atina merkez / Yunanistan

İspendam
Hel.: σπένδαμνον (spendamnon) 6624 Karadeniz Rumcasında “σπεντάμι (spentami)”. Türkçeleşmiş ağızla “İspentam”. Burası bir mesire yeridir.
Anlam: Akçaağaç.
Eşisim: Sfentami / Pieria / Yunanistan

Kapan
Hel.: κόπανος (kopanos), κοπάνη (kopani) < kapani.
Anlam: taş, kaya. Burası bir mahalle olup, adı “Kaban Mahallesi” olarak kalmıştır. Bu kelime Türkçeleşmiş telaffuz ve Türkçe yanlış yazım biçimiyle bazen Gaban, Kaban, vb. gibi yazılmakta olup, bazıları tarafından sırt kabanı gibi algılanarak, kelimenin Türkçe olduğu iddia edilmektedir. Halbuki Kaban (bir tür palto) dahi olsa, kelime Helencedir.
Eşisim: Kopanos / İmathia / Yunanistan, Kapaneos / Atina merkez / Yunanistan

Kalusa
Hel.: καλούσα (kalusa) < kalusa. Burası bir mesire yeridir.
Anlam: tellal kadın.
Eşisim: Kalusi / Akhea / Yunanistan

Kamenoraş (Καμενοράχ)
Hel.: καμένο + ράχη (kameno + raşi) < kamenoraşi < kamenoraş.
Anlam: yanık dağ.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Kampoz
Hel.: κάμπος (kampos) < kampos.
Anlam: düzlük yer, düz tarla. Burası bir mahalle olup, sonradan adı “Ovacık Mahallesi” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
Eşisim: Kampos / Mesinia, Kampos / Fokida / Yunanistan. Bu isim çok genel bir isim olup, hem Karadeniz, hem genel olarak Anadolu ve Yunanistan coğrafyasında çokça kullanılmaktadır.

Kastan
Hel.: κάστανο (kastano) < kastan.
Anlam: kestane.
Eşisim: Kastania / İmathia, Kastania / Karditsa / Yunanistan

Kastanpera
Hel.: κάστανο (kastano) + πέραν (peran) < kastanperan < kastanpera.
Anlam: kestanenin karşısı.
Eşisim: sadece kestane ile ilgili Yunanistan’da yüzlerce isim mevcuttur.

Katuna
Hel.: κατούνα (katuna) < katuna.
Anlam: küçük ev, baraka, askeri barınak, ufak mahalle.
Eşisim: Katuna / Etoloakarnania, Katuna / Lefkada, Katuni / Selanik Yunanistan

Kırma
türeme çoğul < krema.
Anlam: uçurumlar.

Kontarkambo
Anlam: gönderin dikildiği düzlük.
Eşisim: Kontari / Kozani, Kontari

Koronto
Hel.: κρυον + το (krion + oto) < krionoto < koronto. Buradaki “to” soneki, kelimeye Türkçede “serin-si, siyahım-sı, beyazım-sı, vb.” kelimelerde olduğu gibi özellik kazandırmaktadır.
Anlam: Serin yer. Zaten mahallenin adı da “Serinsu Mahallesi” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
Eşisim: Krioneri (Soğuksu anlamında)

Kotakaban
(kota + kopani) < kotakapani < kotakapan.
Anlam: tavukların kayası veya lakap üzerinden Kotaların kayası.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Köhiya
Kelimenin çoğulu olarak “koğhia” < köhiya gibi gelişmiştir.
Anlam: niş, dağ içinde yer alan kapalı ve güneş görmeyen alan, anlam genişlemesiyle sürekli ıslak kalan yer, rutubetli yer, vb.
Eşişim: benzerine rastlanmamıştır.

Kukulasuyu
Kukulas to nero. Birinci kelimenin sonundaki “S” eki, Türkçede “nın, nin” sonekidir. Burası bir mesire yeridir. Burada akan bir kaynak vardır ve çok lezzetli suyu olduğu söylenmektedir.
Anlam: tepeciğin suyu.
Eşisim: Kukula / Larisa, Kukuli

Kusbiliyos
(kos + spileos) < kuspilios.
Anlam: mahküm mağarası.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Kutrothero
kutrotheros < kutrothero. Bu yer ismi, Vahtanç ile Katohori (Çaykara) arasında bulunan bölge için kullanılmaktadır. Bu ismin iki bileşeni olan “kutrizo” ile “theros, therizo” kelimeleri bölge Rumcasında güncel olarak kullanılmaktadırlar.
Anlam: kısa biçilmiş.
Eşişim: benzerine rastlanmamıştır.

Lemetos
lemotos < lemotos.
Anlam: boğazlı, boğazı olan yer. Burası bir mahalle olup, sonradan “Fındıklı Mahallesi” olarak Türkçe adlandırılmıştır.
Eşişim: Lemos

Likoras
(likos) (raşi) likoraş.
Anlam: Kurt dağı.
Eşisim: Likoraş

Mağlakampos
(meğalo + kampos) < meğalokampos < mağlakampos. Bu ismin telaffuzunda “mağakampos”, “makakampos”, vb. gibi formatlara da rastlanmaktadır.
Anlam: büyük düzlük.
Eşisim: Meğalokampos

Marduraçı
Mardouraki. Of ve Çaykara civarı Rumcasındaki Çitakizmos özelliği (K harfinin TS, C veya Ç olma durumu) göz önüne alındığında ise, kelime “mardouraçi” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu arada, Helence “μάρδος - mardos” avlu anlamına gelmektedir. Bu kelimeden türeme Rumca’da “mardaçi” diye bir kelime vardır. Bu, uzun ince ağaç gövdesine verilen isimdir. Karadeniz’de, uzun ince ağaç gövdeleriyle, evlerin yan ve alt kısımlarında ot kurutma yerleri yapılır. Bu kelime ilk defa M.S 234 yılında tarihçi İrodianos tarafından kullanılmış olup, orta çağlara kadar da farklı yazarlar tarafından kullanılmaya devam edilmiştir. Daha sonrasında ise bu kelimeyi kullanana rastlanmamıştır.
Anlam: uzun, ince ağaç gövdeleriyle oluşturulan kurutma avlusu. Marduraç denen bu bölge en çok güneş gören yer olduğundan, eskiden burası ot kurutma yeri olarak kullanılıyordu. Bu isim muhtemelen bu nedenle buraya verilmiştir.
Eşişim: benzerine rastlanmamıştır.

Mesoraş
Mesoraşi < mesoraş.
Anlam: dağın orta yeri, yayla ile köyün ortası, yaylanın orta yeri.
Eşişim: Mesoraşi / Seres, Mesoraşi

Niyaziyoraş
(niyazioraşi) < niyazoraş.
Anlam: Niyazi’nin ormanı, Niyazının dağ yamacı.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Okseyes
(oksia) kelimesinden türeme çoğul “oksies < oksees < okseyes”.
Anlam: gürgenler.
Eşisim: Oksias

Oksoti
(oksoti) < oksoti.
Anlam: gürgenlik.
Eşişim: sadece birinci kelime ile ilgili onlarca toponime rastlanmıştır. Oksea / İkaria

Panlağulos
(pan + ağlaios) < panağleos < panağulos. Bu kelimeye “panlağulos” olarak da rastlanmaktadır. Burada “ağulos veya lağulos” kelimesine sadece “pan” eklenmiştir. Anlam olarak üstü, yukarısı anlamındadır. Ağulos veya Lağulos için bkz. Ağulos maddesi!
Anlam: ışıklı mahallesinin üstü. Burası bir mahalle olup, sonradan adı “Serinsu Mahallesi” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
Eşişim: benzerine rastlanmamıştır.

Peğadopuli
piğadopuli < peğadopuli ve nesnel haliyle < peğadopulo.
Anlam: ufak kaynak suyu.
Eşisim: sadece birinci kelime olan peğadi ile ilgili onlarca toponime rastlanmıştır.

Poro
poro.poros
Anlam: kaynak.
Eşişim: Poros

Potameya
potamea < potamia < potamiya.
Anlam: derelik. Burası bir mahalle olup, sonradan “Dere Mahallesi” olarak Türkçede adlandırılmıştır.
Eşişim: Potamia

Sarbolitho
sarpolithos < sarpolitho.
Anlam: küp şeklinde kaya.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Siron
(siron) < siron.
Anlam: depolama yeri.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Spentam
(sfentami) < spentam.
Anlam: Akçaağaç.
Eşisim: Sfentami

Şahtorman
ve bu kelimenin mastarı durumunda olan orman (saktorman + to + orman) < sahtormantorman.
Anlam: ıslak orman, çamurlu orman.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Şersa
şersa.
Anlam: boş arazi. Burası bir mahalle olup, sonradan adı “Şirin Mahallesi” olarak Türkçeye çevrilmiştir.
Eşisim: Şerso

Tsaluka
thaloka < tsaluka. Burada “TH” tek harf olup zamanla sadece “T” ve Çitakismos ile birlikte “TS” şeklini alarak < tsaluka olarak deforme olmuştur. Bu kelime aynı zamanda Türkçeye “çalı” olarak girmiştir.
Anlam: dallardan oluşan demet.
Eşisim: Tsaliki

Tsaxmut
(amouda). Burada iki ismin bileşiminden dolayı kısalma mevcuttur ve bu Rumca birleşik kelimelerinde bir sistematiktir. Yani genel olarak rastlana bir durumdur. Genelde ilk kelimenin sonu ve ikinci kelimenin başından kırpılarak bir kelime ortaya çıkar. Buna göre ortaya çıkan kelime başta “saxmouda (X=sert H)” ve daha sonra da Çitakismos (K, S ve G’lerin zamanla TS, C veya Ç olma durumu) ile birlikte “Tsaxmut” halini almıştır.
Anlam: çamur, yumuşak kum, çamurlu toprak. Zaten yaylanın özelliği de bu etimolojinin sonuçlarına uygundur.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Tsişonoto
Hel.: (kison + oto) < kisonoto ve bölgede kullanılan Rumcanın Çitakizmos (K harfinin TS, C veya Ç harfine dönüşmesi) ile < Tsişonoto.
Anlam: Sarmaşık bitkisinin bolca bulunduğu yer.
Eşisim: Kisos / Mağnisia,

Tufa
(tufa) < tufa.
Anlam: evin veya bir yerleşim yerinin üst kısmına verilen ad.
Eşisim: Toufa

Vasilaç
(vasilaki) ve Of, Çaykara ve Sürmene bölgesi Rumcasında kullanılan Çitakismos (K harfinin bazı durumlarda Ç gibi telaffuz edilmesi) durumuna göre “vasilaçi” < vasilaç.
Anlam: ufak Vasili, Vasilcik. Bu kelime erkek ismi olarak kullanılmaktadır. Burası bir mahalle olup, sonradan “Camicivarı Mahallesi” olarak Türkçe isimlendirilmiştir.
Eşisim: Vasilaki

Xartsan
(xartsin) < xartsan. Burada “X” harfi “KH” veya “CH” gibi telafuz edilmektedir. Burası bir mesire yeridir.
Anlam: herek, uzunca fasulye çubuğu.
Eşisim: Xartsiudi

Zertapatsixa
Zerta veya Serta (bir isim veya lakap olmalı) + πάτσιχα (patsiha) < zertapatsixa < zertapatsiha. Burası bir mesire yeridir.
Anlam: Zerta’nın barakası, Zertanın mesire evi.
Eşisim: Benzerine rastlanmamıştır.

Ziğoyira
(ziğos + yiro) < ziğoğiro < ziğoyira.
Anlam: çevresi eğimli, yuvarlak. Bu kelime aynı zamanda
Eşisim: Ziğos

Yukarıda yaptığım çalışma sonucunda vardığım etimolojik sonuçların, Türkçe isimleri ve yer özellikleri ile de örtüştükleri görülmektedir. Bazı kelimelerin de zaten bölgede kullanılan Romeyika dili içerisinde yer aldıkları ve güncel olarak kullanıldıkları, en azından yöre diline vakıf olan herkes tarafından bilinmektedir. Ayrıca, Antik Helence ve Yeni Yunanca dillerine vakıf olan, bunlardan en azından birini bilen herkes, yapılan etimolojilerin doğruluklarını rahatlıkla anlayabilir.

Son olarak Ğorğoras köyünün “nam-ı diğer”ini, yani PAÇAN ismini ele alalım.

Paçan
(patani) < patan. Bu kelimenin “T” harfinde, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi Çitakismos vardır. Böylece, kelime buna göre şekillenerek “Patsan” formatını almaktadır. Kelimedeki “TS”bileşiğinin karşılığı Türkçede her zaman “Ç” gibidir. Kelimelerdeki “T” harflerinin tarihsel süreçte “TS, C, Ç veya nadiren S” harflerine dönüşmesine birkaç örnek daha ekleyeceksek, “Thalatta < Thalassa = Deniz”, “Titthos < Tsitsi = Meme”, “Tettiğks < Tzitzikas veya Cicikas = Çekirge”, vb. gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Anlam: genişçe kap, çanak.

Bilindiği üzere, “Paçan” ismiyle ilgili olarak yazan Türk Tarihçiler, bu ismin Peçeneklerle ilgili olduğunu iddia etmişlerdir. Bu nedenle, “Paçan” maddesi ile ilgili etimolojik verilerden emin olabilmek için, biraz da etrafındaki toponimleri inceleyelim. Bilindiği üzere, Paçan köyünün bir mahallesi durumunda olan ve en aşağıda, dere boyunca yayılan “Vahtanç” veya doğru telaffuz şekliyle “Vaxtanç” vardır. Şimdi bir de bu kelimeye bakalım.

Vahtanç
(vahthi) +  (angio) < vahtangio. Burada yine bölgede bolca rastlanan “G veya Ğ” harfinin “C veya Ç” harfine dönüşmesi durumuna göre, kelime doğal olarak “vahtanç” veya doğru telaffuz üzerinden yazacaksak “vaxtanç” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu deformasyon durumuna (G veya Ğ harflerini C veya Ç harflerine dönüşmesi) yöreden bir iki örnek vereceksek, Arhancelos (Arhangelos), Eğrisu yaylasının adı olan Kancilopotamo (Kangelopotamo) veya tıpta kullanılan Angio’nun Ancio veya Anjiyoya dönüşmesi gibi örnekler verilebilir.
Anlam: çanağın dibi.
Eşisim: benzerine rastlanmamıştır.

Not: Yukarıda verdiğim bilgiler, “Çaykara’nın Reel Tarihi” (bu başlık değişebilir!) adlı çalışmamdan bir alıntıdır. Verdiğim köy, mahalle, mevki ve mekân adları sadece birkaç örnek olup, bu köye ait toponominin tamamını kapsamamaktadır!

Ayrıca, zamanla bu içeriğin daha da genişletileceği, muhtemel hataların düzeltilebileceği ve verilen bilgilere kaynak gösterileceği durumu mevcuttur. Bu nedenle, izin alınmadan veya www.egriderekoyu.net sitesine link verilmeden alınıp herhangi bir yerde yayınlanmaması, paylaşılmaması ve kullanılmaması rica olunur!

Hazırlayan: Vahit Tursun Tarih: 06.09.2014
Site aktarım Tarih: 11.12.2018




Avrupa Eğridereköyü Yardım Derneği Bu yılda Almanya Weil a.Rh. Eyüp Sultan Camisinde Kermes Düzenliyor 16 / 17 / 18 / 19 / 20 Mayıs 2013 tarihlerinde 4 günlük Kermes düzenlemektedir. Avrupa'da yaşamakta olan Tüm Köylülerimize Açık Davet ediyoruz. Bu Organizemize sende katıl diyoruz. Tüm Köylü Teyzelerimize, Ablalarımıza,Abilerimize,Gençlerimize sesleniyoruz. Bu Kermes'de hebimiz canı gönülden iştirak edelim. Yapılan çalışmanın geliri Köyümüzde yardıma muhtaç olan ailelere ve Üniversitede okuyan gençlerimize maddi yardım edileçek. Lütfen duyarlı olalım herkesi bekliyoruz.

Devamını oku: KERMESE DAVET ALMANYA DERNEĞİNDEN

Yapim asamasinda arsiv toparlaniyor.

Yapim asamasinda arsiv toparlaniyor.

Yapim asamasinda arsiv toparlaniyor.

Köyümüzde ilk olanlar hakkında bilgilerinize ihtiyaçımız vardır. Lütfen bilgilerinizi bizlerle paylaşırsanız memnun kalırız. Teşekkür ederiz.

           'İlklerimiz' sayfasında Köyümüzdeki İlkler ve Enler listelenecektir.

                         KÖYÜMÜZÜN İLKLERİ ve ENLERİ

 

      Köyümüzün İlkleri

                     ADI

 

İlk Köy Olma Tarihi

1583

 

İlk Muhtar

Bilgi yok

 

İlk Milletvekili

İsmail Müftüoğlu
Yavuz Ağıralıoğlu (İYİ Parti)

 

İlk Profesör

Neçati Ağıralıoğlu

 

İlk Öğretmen

Şemşettin Niyazoğlu,
H.Ömer Paşalıoğlu

 

İlkokulumuzda İlk Müdür

Hüseyin Kara,
Abdurrahman Yıldız

 

İlk Bayan Öğretmen

Bilgi yok

 

İlk Yol

1969

 

İlk Elektrik

1972

 

İlk Telefon

Bilgi yok

 

İlk Okul ve Açılışı

1948

 

İlk Belediye Başkanı

Kemal Ağıralıoğlu - İst.Küçükköy
Fevzi Kılıç - Erzincan / Çayırlı
Erdoğan Tok - Samsun / İlkadım
Hanefi TOK Çaykara

 

İlk Yayın Organı

Radyo yayını Gönan Elektronik,
Eğridereköyü sitesi. Eğridere FM

 

İlk Resmi (İnternet) Web  Sitesi

http://www.egriderem.de
 http://www.egriderekoyu.net
 http://www.egriderekoyu.gen.tr

 

Köyün ilk Resmi Derneği

Eğridereköyü Yardımlaşma ve
  Güzelleştirme Derneği

 

Yurtdışında Kurulmuş Resmi
  Derneği

Eğridereköyü Avrupa Yardım Derneği e.V
  Kuruluş Tarihi: 2003 Almanya

 

Yurtdışında Kurulmuş Resmi
  Derneği'nin İlk Bşk.

H.Osman Coşkun

 

Köyün ilk İstanbul Resmi Derneği

Eğridereköyü Yardımlaşma Derneği
Başkanı: H.Ahmet Şeker

 

İlk Söför

Bilgi yok

 

Köyün en Yaşlı Erkek

H. Ali Çatal (Alaybey)

 

Köyün en Yaşlı Bayanı

Zeynep Çatal (Dakavut)

 

Köyün en ünlü Alimi

Sadoğlu Seyh Mustafa Efendi.
H.Mustafa Çatal Efendi

 

Köyün en yüksek Tepesi

Beydualıtepesi (1786) metre

 

Köyün en alçak Yeri

Bilgi yok

 

İlk Binbaşımız

Mehmet Kara

 

İlk Araştırmacı Yazar

A.Cemal Niyazoğlu

 

İlk Müftümüz

İsmail Kaymak

 

İlk Gazeteci Yazarımız

Mehmet Koçak

 

İlk Emniyet Müdürü

İlk Bayan Hakim

Süleyman Bozoğlu

Menekşe Bozoğlu
 

İlk Fizik Tedavi

Dr.Havva Niyazoğlu

 

İlk İl Sağlık Müdürü

İlk Baş Hekim Yardımcı

M.Fatih Niyazoğlu

M.Fatih Niyazoğlu
 

İlk Hakim

Mehmet Bozoğlu (Zıhnı oğlu)

 

Köye İlk Yolu Başladan

H.Yusuf Sadoğlu
Mehmet Çokluk

 

Köyümüzün İlk Muhtarı

- Bilgi yok

 

Köyden İlk İmam

- Bilgi yok

 

-Köyde İlk Bakkalı olan

- Bilgi yok

 

-

-

 

-

-

 

-

-

 

-

-

 

-

-

 

-

-

 


                                 
   Ahşap camiler, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yüzyıllar öncesinden zamanımıza kalan önemli bir mimarlık örneğidir.Bölgenin keresteaçısından zengin olmasından dolayı mimariler ahşap üzerinedir.Cömertçe ahşap malzemeler kullanılarak yapılmış. Evler,Samanlıklar, Köprüler, Serendiler, Camiler,Mezire (Obalar,Bacıha) Yayla evleri,.... bunu göstermektedir.

   Doğu Karadeniz evlerinin ana mekânı mutfaktır. Ancak mutfak terimi, bu mekânın tanıtımına yetmez. Çünkü sözünü ettiğimiz mutfak, sadece yemek pişirme eylemini değil, yemek yeme, oturma, dinlenme, yıkanma ve bunun gibi işlevleri de karşılayabilen çok amaçlı bir mekândır. Evin plan şemasının temel elemanı sayılır.

            Döşemeler

   Oda döşemeleri, taban ağaçlarına bindirilen kirişleme üzerine kalın ve sağlam tahtalarla kurulur. Döşenecek açıklıkların büyüklüklerine göre kirişleme değişik yönlerde olabilirler. Kirişlerdeki yön değişikliği ve bindirmeler nedeniyle mekanlardaki döşemelerde yükseklik farkı doğabilmektedir.
Kıyı yerleşimlerindeki evlerde görülen orta mekan döşemesi, sıkıştırılmış topraktan oluşur. Tarımla uğraşan aile bireylerinin orta mekanla tarla arasındaki ilişki sıklığı düşünülürse bu çözüm yadırganmamalıdır.

            İç Bölmeler


   Blok ahşap dolma tekniğinin dış cephelerde uygulanış biçimi, iç mekan duvarlarının kuruluşunda da tekrarlanır. Göz dolmalı, muskalı dolmalı ya da blok ahşap dolmalı evlerde iç bölme tekniği hep aynıdır. Genellikle yatay konumda kullanılan bölücü elemanlar / tahtalar, düşey taşıyıcılarda açılan yarıklara geçirilmektedir. Üst üste bindirilen tahtalar ahşap kamalarla birbirine sıkıca bağlanmaktadır. Çok eski evlerde, baltayla yontulmuş (50) santimetre genişliğinde ve (7-10) santimetre kalınlığında tahtalardan kurulmuş ahşap yığma duvar / Tarabalara rastlanabilmektedir.Hızarlarla kesilmiş tahtalar eskilere raslanmaktadır.

            Çatılar


   Doğu Karadeniz'de iki eğilimli, üç eğilimli ve dört eğilimli olmak üzere üç tür çatı vardır. Eğilimli çatı yüzeylerinin ara kesitinin / mahya yöredeki adı Omuz' dur. Yörede iki, üç, ve dört yöne eğimli çatılar sırasıyla Semer, Üç Omuz ve Dört Omuz çatı olarak bilinir.
Semer örtülerde makas kullanılmaz. Üç ve dört omuz çatıların kuruluşu belli aşamalarla gerçekleşir. Dış duvarlar ve ara bölmeler üst bağlamayla bitirildikten sonra öncelikle makas ağaçlarıyla enlemesine bağlanır. Ortadaki makas direklerini birbirine bağlayan omuz başı ve kenar makas direklerini birbirine bağlayan kar bastı yerleştirilir.

   Çatı eğimi yönünde olmak üzere (30-50) santimetre arayla mertekler, merteklerin üzerine de kiremit altı çıtaları konur. Çatı kaplaması yarma ahşap/hartama ile yapılacaksa, kiremit altı çıtalarına gerek kalmaz. Bunu yerine mertekler daha sık ve yatay olarak yerleştirilir. İç kesimlerdeki semer çatıların çoğu hartama ile örtülür. Yörenin çok yağışlı iklimi, ahşabın dayanıklılığını olumsuz yönde etkilediğinden, saçaklar alabildiğine geniş tutulmuştur. Özellikle konut yapılarındaki saçak genişlikleri (80-180) santimetre arasında değişmektedir.


                    
   K
endine has coğrafya ve iklime sahip olan yöremizde zengin yaşama kültürü içindeki yayla yaşantısı çok önemli yer tutar. Yöremiz coğrafyasında yüzlerce mekanın yeni ve farklı yaşama alanları olarak açılmasını sağlamıştır.

   Yaylalar tabiatın kirlenmemiş temiz havasını;buz  gibi soğuk suları; yemyeşil manzarasıyla adeta farklı bir atmosferde şehir hayatından uzak dinlenilebilecek seçilmiş kusursuz mekanlardır.
   Yöremizde günümüze kadar süregelen canlı bir yaylacılık geleneği vardır. Bölgede hayvancılığa elverişli bol otlaklı birçok yaylanın bulunması buna olanak sağlar. İlkbaharda bazı yerlerde önce mezirelere çıkılır daha  sonra da yaylalara çıkılır. Yöremizde Mayıs ayının ortasından itibaren her köy  grubunca tesbit edilen günlerde yaylalara çıkılır.Köyün sıcak ve bunaltıcı havasından yaylaların serin ve ferah mekanlarına gidilir.Yayla evine yerleşilir genelde yayla evinin ön kısmında küçük bir bahçe bulunur bu bahçede marul,soğan,zaguda(yöre dilinde),lahana v.s. türü sebzeler ekilir.kalındığı süre içinde taze olarak tüketilir.Hayvanlar sabah erkenden sütleri sağılır ve otlaklara gönderilir(nahır) otlaklar'da hayvanlara bakması ve yabaniden koruması için ücretli çobanlar çalışır.2 ay gibi bir süre içinde fazla bi iş yapılmaz ağustosun ortalarında güneşin bol olduğu zamanlarda otlaklar tam büyümüş olur.Köyde köy işlerini yapmak için kalmış olanlarda bu ayda yaylaya çıkarlar bu ayda yayla nufusu iki katına çıkar çok neşeli ve sıcak geçer kısa bir zamanda herkes otlaklarını(çayır) keser kurutur ve balya yapar.kimileri ağustosun sonunda kimileride eylül sonunda kimileri ilk kar düşene kadar bekler daha sonra mezirelere ve köylere inilir.                                  
ÇAYKARA'NIN YAYLALARI
        Çaykara'mıza bağlı Yaylalar

 Kurtdağı Yaylası (Cahmut) Eğridereköyü
 Bayraklı Yaylası (Cahmut) Taşörenköyü
 Aplayeras Yaylası
 Arapdere Yaylası
 Araçka Yaylası
 Barma Yaylası
 Bondilodi Yaylası
 Cerah Yaylası
 Eğrisu Yaylası 
 Hanirmak Yaylası
 Halkomas Yaylası
 Sultanmurat Yaylası
 Kuşmer  Yaylası
 Kakart Görünmü Yaylası
 Koğuktaş Yaylası 
 Limonsuyu  Yaylası
 Lustra  Yaylası
 Malakamboz Yaylası
 Mahtala  Yaylası
 Multat Yaylası
 Mavreyas  Yaylası
 Eğrisu Yaylası 
 Manoho Yaylası
 Öküzlü Yaylası
 Sarıkaya Yaylası
 Siçakoba Yaylası
 Şekersu Yaylası
 Tabanoz  Yaylası
 Turnalı  Yaylası
 Vartan Yaylası
 Veli Yaylası
 Yente Yaylası
 Yurt  Yaylası

Derleyen / Ayhan HOŞ                   

Sample Image   
    Eğridere'nin Manevi ve Kültürel Değerleri...

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.Bu mail adresi spam botlara karsi korumalidir, görebilmek için Javascript açik olmalidir                 

 

                ÇAYKARA’NIN MANEVİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ
           
(EĞRİDERE’NİN MANEVİ VE KÜLTÜREL DEĞERLERİ)

     
Çaykara Müftülüğü’nün 2002 yılında düzenlediği ve köylülerimiz Sayın Ahmet Cemal NİYAZOĞLU ve Sayın Yard. Doç. Dr. Kemal YILDIZ’ın bildiri sunduğu “Çaykara’nın Manevi ve Kültürel Değerleri” konulu sempozyumda sunulan bildiriler yine Çaykara Müftülüğü tarafından kitaplaştırıldı. Böylesine önemli bir çalışmada bulunan başta Müftülüğümüz olmak üzere, sempozyumun düzenlenmesine katkı yapan ve destek veren herkese minnet ve şükranlarımı bilhassa ifade etmek isterim.

 

      Kitabı ilk incelediğimde ilk dikkatimi çeken “bizimkiler” (Ahmet Cemal NİYAZOĞLU ve Kemal YILDIZ) oldu. Teferruatlı bir inceleme ve değerlendirme neticesinde kitabın bir bilgi hazinesi olduğu kanaatine vardım.
     
Sempozyumda sunulan bildirilerden köyümüz ve köylümüz ile ilgili olanları sizlerle paylaşmak amacıyla derledim. Aşağıdaki bilgiler sunulan bildirilerden alıntı şeklindedir ve sadece köyümüz ve köylümüz ile ilgili kısımlardır.

     
Doç. Dr. Hükmet ÖKSÜZ’ün “Tarihi Seyir İçinde Çaykara” konulu bildirisinden; 

 

“Osmanlı devrinde Trabzon Sancağı’na yönelik oluşturulan Tahrir Defterine (288 nolu) göre şimdiki Çaykara ilçesinin arazisinde dokuz adet köy bulunmaktaydı. Bunlar Gorgoras (Eğridere), Holaysa (Yeşilalan), Paçan (Maraşlı), Yente (Çayıroba), Haldizen (Demirkapı), İbsil (Arpaözü), Aso (Derindere), Aşağı Ogene (Köknar) ve Yukarı Ogene (Karaçam) köyleridir…”

 

“Sözü geçen deftere göre (1554 tarihini taşıyan 288 nolu Tahrir Defteri), Çaykara arazisindeki dokuz köyde tahmini olarak toplam 1359 kişi yaşamaktaydı, bu nüfusun 70’ini Müslümanlar (% 5,15), 1289’unu Hıristiyanlar (% 94,84) oluşturmaktaydı. Bu nüfus özellikle bölgenin kuzeyinde (Yeşilalan, Maraşlı ve Eğridere) yoğunluk kazanmakta, …” 

     
“… 1840’ta Gorgoras köyünün ileri gelenlerinden Osman bin Mustafa ve Mehmed bin Bekir mahkemeye başvurmak suretiyle köyleri yakınında bulunan ve hudutları Gordesan, Şerah ve Zeleka Mezraları ile Gorgoras ve Paçan köyleri arasındaki sırt ile sınırlanan meranın kendi köylerine ait olduğunu bildirmişlerdir… Yapılan incelemeler sonucunda meranın Gorgoraslılara ait olduğu anlaşılmış ve dava onlar lehinde sonuçlanmıştır.”

     
“Paçan ve Gorgoras arasındaki çekişmeler bununla ibaret değildir. Bu kez, yukarıdaki davadan üç yıl sonra, yeniden mahkemelik olmuşlardır. 1843’te vuku bulan bu çekişmede, Paçan köyünden bir grup kişiye ait tapulu ve temessüklü arazinin kendilerine ait olduğu ve tasarruf ettikleri arazilerin vergilerini her yıl düzenli verdiklerini belirtmişlerdir. Buna rağmen, Gorgoras Köyü halkı sözü geçen arazinin kendilerinin olduğunu beyan ederek komşu Paçanlıların haklarını gasp etmek istemeleri ile konu mahkemeye intikal etmiştir. Yayla davalarını artırmak mümkündür. Örneğin, … 1875’te Gorgoras, Holaysa ve Paçan arasında yayla davaları görülmüş ve sonuca bağlanmıştır.” 
     
“…, Nüfusu kalabalık olan köyler (erkek nüfusu 400’ü aşanlar) Şerah (Uzungöl), Şinek Paçan (Ataköy), Fotinos (Kabataş), Şur (Şahinkaya), Holaysa (Yeşilalan), Nefs-i Paçan (Maraşlı) ve 
Gorgoras (Eğridere) şeklinde sıralanmaktadır…” (1876 verilerine göre)

      1876 Tarihli Trabzon Vilayet Salnamesine Göre Çaykara Yöresi

 

Köyler

Hane

Nüfus

Bedel-i Askeriye

Aşar Vergisi

Karma Vergiler

Eğridere (Gorgoras)

88

406

-----

9.149

5.587

      Yard. Doç. Dr. M. Hanefi BOSTAN’ın “XV., XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda Çaykara’da Nüfus ve Nüfus Hareketler"ikonulu bildirisinden;
     
“…1486’da Çaykara sınırları dahilinde yaşayan Hıristiyan nüfusun %46’sı Paçanlı idi. Paçan bir Türk cemaatinin adıdır. Aynı tarihte Gorgora nam-ı diğer Paçan adlı köyde 4’ü hane ve 1’i de mücerret olmak üzere 5 nefer, Paçan adlı köyde de 1 nefer Hıristiyan’ın kendi isimleri yazıldıktan sonra “Karaman” diye tavsif edildikleri görülmektedir.

     
Bugünkü Çaykara İlçesi Sınırları Dâhilinde Bulunan İskân Birimlerinin Ayrıntılı ve Tahmini Nüfusları (Yıllara Göre)
                                          Yıl 1486

Köylerin Adları

Hane

Bîve

Mücerret

Baştina Hane

Müsellem Hane

Yamak Hane

Tahmini Nüfus

Yüzde (%)

Gorgora Nam-ı diğer Paçan

48

1

5

--

--

--

249

%19,49






                                          Yıl 1515

 

Köylerin Adları

Hane

Bîve

Mücerret

Baştina Hane

Müsellem Hane

Yamak Hane

Tahmini Nüfus

Yüzde (%)

Gorgora(Paçan)

31

--

14

4

--

--

247

%21,45







Yıl 1554 “Bölgenin tahmini nüfusu 1729 kişiden ibaretti. Bu nüfusun ancak % 4,62’si Müslüman’dı. Müslümanlar; Gorgora köyünde 5, Holaysa köyünde 10, Paçan köyünde 15, Yente köyünde 13, Haldızen köyünde 1, İpsil köyünde 1, Zeno köyünde 10, Aso köyünde 5, Aşağı Ogene köyünde 5 ve Yukarı Ogene köyünde de 15 kişi olarak ikamet etmekte idiler.”

Köylerin Adları

Hane

Bîve

Mücerret

Baştina Hane

Müsellem Baştina

Müsellem Mücerret

Tahmini Nüfus

Yüzde (%)

Gorgora

60

1

5

--

--

--

249

%19,49





 

Yıl 1583 “Nüfusun yoğun olarak yaşadığı köylerin başında sırasıyla Yente, Paçan nam-ı diğer Sero, Gorgora ve Holaysa köyleri gelmekteydi.”

Köylerin Adları

Hane

Mücerret

Tahmini Nüfus

Yüzde (%)

Gorgora

90

5

455

% 14,22




                                                       Yıl 1681

Köylerin Adları

Avarız Hane

Mücerret

Tahmini Nüfus

Yüzde (%)

Gorgora

22

--

110

% 9,04




 


      Hüseyin ALBAYRAK’ın “Çaykara Şairlerinden Bir Demet” konulu bildirisinden;

     
“Ömer BAL (1916-1966)
     
Ömer BAL, 1916 yılında Çaykara’ya bağlı Eğridere Köyü’nde doğdu. Yöresinde yapılan atışmalara katılmış, şiirler ve özellikle de destanlar söylemiştir. Kendisinden kalan destan ve atışmalar, oğlu Aşık Mustafa Bal tarafından ses kayıt bandına okunarak, Dr. Mustafa Duman’ın arşivine verilmiştir. Ömer Bal 1966 yılında ölmüştür.”

     
“Aşık Mustafa BAL (1931-)
     
Aşık Mustafa Bal, 1931 yılında Çaykara’nın Eğridere Köyü’nde doğdu. Öğrenim görmemiştir. Babası Ömer Bal da çevrede tanınmış bir türkücü-şair idi. 1947 yılından itibaren şiirler ve destanlar söylemeye, atışmalara katılmaya başlamıştır.”
     
1953 yılında kısa dönem askerliğini yapan Mustafa Bal, 1969 yılında işçi olarak Hollanda’da 17 yıl çalıştıktan sonra malûlen emekli olup 1984 yılında Türkiye’ye döndü. Şiir ve destanları genellikle Trabzon ve Rize matbaalarında, bir kısmı da Tercüman Gazetesi’nin Avrupa baskısında yayımlanmıştır.

     
Eserleri:
   Destan-Türkü Deryası, Samsun,1959
   Çaykaralı Aşık Mustafa Bal’ dan Seçmeler, İstanbul,1987
  
Tek yaprak halinde çeşitli konularda destanlar (140 civarında)

     
Ahmet Cemal NİYAZOĞLU’nun “Çaykara’nın Folklorik Yapısı” konulu bildirisinden;
     
“… Çaykara’dan çok hafız ve kura çıkmıştır. … Eğridere’den Ğurna Hacı Hafız İbrahim ve Hacı Hafız Mehmet Yıldız, …”
     
“… Çaykara’nın birçok köyünde özellikle Maraşlı, Uzungöl, Taşkıran, Ataköy, Yukarı Kumlu, Şahinkaya, Yeşilalan, Eğridere ve Akdoğan gibi köylerde Osmanlı devrinde inşa edilmiş Osmanlı Medrese binaları mevcuttur…”
     
“… Atışmalar gelenek halinde, eskiden beri Çaykara’da hep yapılagelmiştir. Şimdi bu atışmalar eski renkliliğini ve canlılığını maalesef taşımamaktadır. Nerde o eski atışmacılar, söz ustaları? Mesela, … Eğridere’den Ağralioğlu Mustafa ŞEKER, …”
     
“… Bundan 25-30 sene önceye kadar 700-800 hatta 1000 baş koyun besleyen aileler vardı… Bizim Eğridere Köyü’nden Ağıralioğlu Mustafa Efendinin, … büyük ve küçük sürüleri vardı….”

     
Prof.Doç.Dr. Ali ÇELİK’in “Çaykara’da Atışma Geleneği, Atma Türkü ve Çaykaralı Ünlü Atma Türkücüler” konulu bildirisinden;

     
“Mahnida Ahmet – Süleyman Ağralı
     
Bin dokuz yüz kırklı yılların Eğridere Köyü ’nde büyük bir düğün kuruluyor. Ne çare ki gurbet yüzünden koskoca köyde türkücü bulunamıyor. Sorup soruşturuluyor, türkü söyleyebilecek bir Süleyman Ağralı var diyorlar, hemen haber salınıyor.

     
Bundan sonrasını Süleyman Ağralı şöyle anlatıyor:
     
Mahnida’nın düğüne geldiğini biliyorum zaten. Onunla tanışmam isteniyor. Ne haddime. Hem ağabeyimin arkadaşı, hem büyük türkücü. Gitmiyorum. Ardından birkaç haberci daha. Olmaz diyorum. Konuklar geceyi kuru peykeler üzerinde rahatsız bir biçimde geçiriyor. Sabahleyin tekrar haberci gelince mecbur kaldım, gittim. Seyir başladı. Karşısına almakla beni son derece yüceltiyordu. Onunla söylediğim ilk ve son türkülerdi bunlar:

  
Mahnida Ahmet:   Yeni çıktuk sabaha
        
Sağlık selamet ile
  
Süleyman Ağralı:   Ne gelurdun buraya
        
Bir yarım davet ile
  
Mahnida:   Ne namaz ne de niyaz.
        
Böyle cemaat ile
  
Ağralı:   Git kıl kazalaruni
        
Otuzar rekat ile
  
Mahnida:   Süleyman türkülerun
        
Hepsi itaat ile
  
Ağralı:   Bana anlaturmisun
         
Fetvayı ayet ile
  
Mahnida:   Biz da rahatsuz kalduk
        
Bir küçük kağet ile
  
Ağralı:   Şimdi cezalandunuz
        
Hakim kanaatiyle”

     
“Mahnida Ahmet – Ağralı Mustafa;
     
Dedemin bu en son türküleri 16 Şubat 1959 günü Şahinkaya Köyü’nde İsmail Özer’in düğününde söylenmişti. Atışmacılar Eğridere Köyü’ nden Ağralı Mustafa ile Şahinkaya Köyü’nden Mahnida Ahmet’ti. İki asker arkadaşı, iki köklü dost, dostça başlattıkları seyiri birbirine takılarak sürdürdüler ve sarılarak bitirdiler.

  
Mahnida:   Gençluk elliden sonra
        
Daha düşemez ele
        
Elliden sonra insan
         
Başlayacak amele
        
Yıkıldun ey birader
        
Haman endun temele
  
Ağralı:   Ehbap kalma kusura
        
Sanma altmıştan sonra
        
Bakarım müstağmele 
   
Mahnida:   Geluyur bana rüya
        
Ey gidi fani dünya
        
Mal kaluyur tembele
  
Ağralı:   Nasıl kaldırmaz ica
        
Yazma istemez hoca
        
Lazım ona amele
        
Altmışten sonra insan
        
Bilmeyur Türkçe lisan
        
Bilmez Kitap Arapça 
   
Mahnida:   İnsan kendi kendine
        
Söyleyecek adını
        
Arama sağdan soldan
        
Arkadaş imdadını
  
Ağralı:   Şur’dan kim evlenurse
        
Bulacak muradını 
   
Mahnida:   Ey vah vah göremedum
         
Peştemalun katını
  
Ağralı:   Korkarum Ahmet kızlar
        
Kesecek ıratuni 
   
Mahnida:   Görmedum Gorgoras’un
        
Eski beymuratini
  
Ağralı:   Kim olur bana elçi
        
Geçecek sıratini 
   
Mahnida:   Şurlilar misafirun
        
Kırarler suratini
  
Ağralı:   Şurlilar sadık insan
        
Bozmaz İslâm şartini 
   
Mahnida:   Alişturayim sana
        
Tamam İslâm şartini
  
Ağralı:   Ahmet yanan camenun
        
Sen aldın beratini 
   
Mahnida:   Sen da hatip mi oldun?
        
Gel al benden kartini
  
Ağralı:   Ya eyle bana bir eş
        
Yaptun saltanatini 
   
Mahnida:   Malun açtan geberdi
        
İlk senenun martini
  
Ağralı:   Ahmet nasul unutmaz
        
O eski inatini 
   
Mahnida:   Ey kızlar hiç dinleman
        
Gorgoras fesatini
  
Ağralı:   Kızlar bana bakayur
        
Açtiler kanatini 
   
Mahnida:   Ey vah vah yeyur beni
        
Kestiler halatini
  
Ağralı:   Malez tuzsuz olmiştur
        
Baktiler mi tadini? 
   
Mahnida:   Yaşasun Sultan Hamit
        
Yapti saltanatini
        
Düğunun mübarekli
        
Toplnadi hep ehbapluk
  
Ağralı:   Hayde peştamal hayde
        
Olmaz cinsumde puşluk
        
Gülünti etti beni
        
Ey gidi eski gençluk 
   
Mahnida:   Olan ehtiyarladun
         Nedur habu sarhoşuk
  
Ağralı:  Sevdaluk tarafindan
        
Vardur gözümde hoşluk 
   
Mahnida:   Şurlilar verdi sana
        
Bu kadara serbeşluk
  
Ağralı:  Dört etrafum erkektur 
         
Nerden göreyim hoşluk 
   
Mahnida:   Utan birader utan 
  
       Oldun yüzaltmışbeşluk
  
Ağralı:  Peştamal ile bile
        
Herhal olduk kardaşluk 
   
Mahnida:   Ey eski delikanlı
        
Ne şapka ne da başluk
        
Yanaş kasaphaneye
        
Oldun eyi bir leşluk 

     
Prof.Dr.Nasrullah HACIMÜFTÜOĞLU’nun “Varda’da Halvete Giren Çaykara Uleması"
 konulu bildirisinden;

   “II-1323/1905 ve 1326/1908 HALVET LİSTELERİ
  
e) Eğridere (Gorgoras)’den
  
13) Sadoğlu Mustafa Efendi

     
Sadık ALBAYRAK’ın 1914 Yılında “Trabzon Medreseleri ve Çaykara’da İlmî Hayat” konulu bildirisinden;

     
“OF MEDRESELERİ:
     
63- Gorgoras Medresesi: 36 talebesi vardı.”
     
İsmail Hakkı BAKKALOĞLU’nun “Çaykara Medreseleri, Müderrisler ve İcazetnameler” konulu bildirisinden;
     
“Çaykara’da yetişmiş diğer âlimlerden birisi de Hacı Muahmmed Bahauddin Efendi’dir. … Kadahor, Zisino, Gorgoras (Eğridere) köylerinde müderrislik yaptıktan sonra, 40 yaşında iken Of kazası müftülüğüne intihap ve tayin edilmiştir.”

     
Yard.Doç.Dr.Kemal YILDIZ’ın “1700 ve 1800’lü Yıllarda Çaykara’nın İlmî ve Kültürel Atmosferini Gösteren Bir Örnek” konulu bildirisinden;

     
“Ben, eski ismi Gorgoras olan Eğridere Köyü’ndenim.”
     
2 - AHMED B. MUSTAFA B. MUHAMMED B. MUSTAFA B. NUMAN
 
… Eserin sonundaki istinsah kaydında şu bilgi mevcuttur: “Bu kitabın tahririni tamamlamak, 1153/1740 senesinde, Of kazası, Gorgoras karyesinde vaki olmuştur.”

      
Ahmet Cemal NİYAZOĞLU’nun “Çaykara’nın Etnik Tarihi” konulu bildirisinden; 
 
“… Rumca’yı bilip konuşmanın, Rumca bazı ağızları, deyim ve deyişleri bilip söylemenin, Trabzon, Of ve Çaykara bölgesinde bazı yer adlarının Yunanca olması ne millî kültürümüze bir zarar verir ne de kültür yapımızın sağlamlığına bir halel getirir. Bizim köy Eğridere’dir. Çaykara köyleri içinde Rumca’yı iyi konuşan köylerden biridir. Ancak bizim evde ve akrabalarımızın evlerinde Rumca konuşulmazdı.”

     
6 - Çaykara’nın Manevi Değerleri;
     
Şimdi Çaykara’nın manevi değerlerinden tanıdığım ve bu kısa zaman içinde tespit ettiğim kadarıyla önce vefat etmiş olanlarından başlayarak, sonra da hayatta olanlarının isimlerini sıralamaya çalışayım:
     
Of ve Çaykara bölgesinin halkını Hıristiyanlıktan Müslümanlığa çeviren … Niyazoğlu Hacı İsmail Efendi, Hüseyin Efendi ve Mustafa Efendi (Eğridereli), … Ağırali Mustafa Efendi (Merhum Mahnida’nın atışma arkadaşı, dostu), Eğridere’den türkücü atışma ustası Korkuluk (aşık Mustafa Bal’ın babası), Ozan Mehmet Kılıç (Eğridere’den), … İsmail Müftüoğlu (Eğridere’den eski Adalet Bakanı), İsmail Kaymak (Eğridere’den, din bilgini), … Prof. Necati Ağıralioğlu (Eğridere’den, bilim adamı), …”

     
Ali Rıza UZUNER’in “Çaykara Kökenli Devlet ve Siyaset Adamlarından Bir-Kaçı” konulu bildirisinden;

     
“İsmail MÜFTÜOĞLU;
     
1939 Of doğumlu, Çaykara’nın Eğridere Köyü’ndendir. Babası Yusuf. Çapa Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptıktan sonra bir müddet serbest avukatlık yaptı. 4 üncü Dönem Sakarya Milletvekilliği de yapan İsmail MÜFTÜOĞLU Adalet Bakanı olarak da hizmet etti. İngilizce ve Yunanca biliyor. Evli ve üç çocuk babasıdır.”

     
Mehmet KARA;
     
1939 Çaykara doğumlu. Baba adı Hüseyin. Kara Harp Okulu’nu bitirerek Askeriyede P.K. Binbaşı olarak çalıştı. Trabzon Belediye Başkan Yardımcısı olarak da hizmet eden Mehmet KARA XVII. Dönem Trabzon Milletvekili seçildi. Evli ve dört çocuk babası.”

     
Sempozyumda Bildiri Sunanların Özgeçmişleri:

     
“7 - Ahmet Cemal NİYAZOĞLU;
     
1944 yılında Çaykara İlçesinin Eğridere Köyü’ nde dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini Çaykara ve Trabzon’da tamamladı. Dört yıl medrese eğitimi görerek 1964’te icazet aldı. Daha sonra fark derslerini vererek İmam Hatip Lisesi’nden de diploma aldı.
     
1963 yılında Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu sınavı kazanarak fahri vaizlik vesikası aldı. 1964-1966 yılları arasında vatanî vazifesini yaptı. 1967 yılında henüz 23 yaşında iken ilk eseri olan “Türkiye’nin Manevi Fethi”ni yazdı.
     
1969 yılında Devlet Memurluğu Sınavı’na girdi. Sınavı kazanınca Çaykara Cumhuriyet Savcılığı kaleminde bir süre Zabıt Katiplği yaptı. 1971-1973 yılları arasında İzmir’de Hakiki Koç Otobüs İşletmesinde çalıştı. 1973-1980 yılları arasında Trabzon’da iki fabrika ile çeşitli özel şirketlerin muhasebelerini yürüttü. Bu yıllarda aktif siyasetle de uğraştı.
    
1980 yılından itibaren merkezi İzmir’de olan Hakiki Koç Yurtiçi ve Uluslar arası otobüs işletmesinde sırasıyla İşletme Müdürlüğü ve Finans Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Halen aynı şirkette Genel Koordinatörlük görevine devam etmektedir.
     
1992 yılında girdiği Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde, iş hayatıyla birlikte sürdürdüğü yüksek öğrenimini 1996 yılında tamamladı. Halen aynı fakültede Yüksek Lisans düzeyinde bilimsel çalışmalarına devam etmektedir.
     
İngilizce, Fransızca ve Arapça bilmekte olup çeşitli konularda yayınlanmış 12 eseri, birçok şiir ve makalesi bulunan Niyazoğlu evli ve  beş çocuk babasıdır.”

     
“16 - Yard.Doç.Dr. Kemal YILDIZ;
     
1963’te Trabzon Çaykara’da doğdu. İlkokulu Eğridere Köyü’ nde, Ortaokulu Çaykara İnönü Lisesi’nde okudu. 1982’de İzmit İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 1986’da Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. 1989’da aynı Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde “İslâm Yargılama Hukukunda Bir İspat Vasıtası Olarak Şahitlik” isimli teziyle yüksek lisansını, 1996’da da “İslâm Hukukunda Kusura Dayanmayan Akit Dışı Sorumluluk” isimli teziyle doktorasını tamamladı. 1991’de Marmara Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak başladığı memuriyet hayatına 1998 yılından itibaren KTÜ Rize İlâhiyat Fakültesinde devam etti. Halen KTÜ Rize İlahiyat Fakültesi Temel İslâm Bilimleri Bölümü’nde İslâm Hukuku Öğretim üyesi olarak görevine devam etmektedir. “Hanımların Özel Halleri” ismiyle yayınlanmış bir eserinin yanında Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisinin bazı maddelerini kaleme almış ve çeşitli dergilerde makaleleri yayınlanmıştır. Evli ve üç çocuk babasıdır.”

     
Tekrar etmekte fayda görüyorum. Yukarıdaki bilgiler “Çaykara’nın Manevi ve Kültürel Değerleri Sempozyumu-1” adlı kitaptan alınmıştır.

     
Sempozyuma ve kitabın basımına katkı yapan ve destek verenlere minnet ve şükranlarımı defaten ifade etmek vazifemizdir.

      Derleyen: Ayhan HOŞ
      Mart 2009, YOMRA
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Page 1 of 2

Login


 

Ziyaretçi Defteri

pasamehmet
Herkeze Selam, acaba bu ""Sülaleye dayali Soy Ağacimiz."" ne zaman faaliy...

Ilkokul Mezunlarimiz

Eğridereköyü İlkokulu ilk olarak 1948 - 2008 Eğitim Yili

Calisma Asamasinda

Eğridere Köyü Facebook

Sosyal Medyada da, beraber kalalim.
Takip et Tiklayiniz

Go to top