Y

 

ıl 1984 Aylardan temmuz… Birkaç arkadaş köydeyiz… hava sıcak … köy bizi sıkıyor… düşün taşın yaylaya gitmeye karar veriyoruz. Hatırladığım kadarıyla aramızda İsmail Çokluk,Cevdet Yıldız,Abdurrahman Çatal (Kaska),..vardı.Hiç birimizin yaylada evi yok.Ne yaparız ne ederiz diye düşündük sonunda kararımızı verdik.Gidigidinin dükkanından yiyecek malzememizi aldık.(Gidi gidi) Mustafa Bal Sırt çantalarımızı ayarladık denklerimizi oluşturduk.Vakit yola revan olma vakti deyip yola koyulduk. Hangi taraftan gidelim diye bir müddet ikilem yaşadık,sonunda Tsavluka tarafının çok SEHİL olması sebebiyle sıcak olacağı yürümede zorlanabileceğimiz sebebiyle beri taraftan ama İSPENDAM tarafından gitmeye karar verdik.
Bu benim için iyi bir deneyim olacaktı. Zira bizim kom,çayırlarımız Tsavluka tarafında olduğu için oralara hiç gitmemiştim.

KONDARKAMBO’da ilk dinlenmeden sonra yola devam ediyoruz.Güzergahımız BEDDUALI yolu.
“Bu arada buraya beddualı adını niçin vermişler? diye düşünüyorum. Herhalde insanlar oradaki ormanı kırmasın kesip yok etmesin diye düşünmüşler ama yaptırım gücünün etkili olması için DİN DİLİNİ KULLANMIŞLAR. Öyle ya herkesi takip edemezsiniz.Sisli havada ,karanlıkta isteyen vukuat işleyebilir.O zaman devreye havada karada denizde her zaman her yerde insanları gören ne yaptığını bilen ALLAH korkusu giriyor. Üzerine anlatılan efsaneler de işin tuzu biberi oluyor. İşte falancı ordan odun kesmişti eli kurudu,felç oldu..vb. Bütün bunları dinleyen insanlar da doğal olarak oralardan uzak durmayı yeğlediler. Böylece orada yıllanmış ,pörsümüş,devrilmiş ağaçlar yaşamlarını devam ettirmişler.”

İsmini duyduğum ama hiç görmediğim BEDDUALI’yı ilk defa görüyorum. Gerçekten ilginç bir yer. Boylarını seçemediğim yükseklikte çam,sarı çam ağaçları…Yer yer çürümüş ve bulunduğu yere çöküvermiş dev boyutlu ağaçlar…Taş ve ağaçların üzeri yosun tutmuş insana ürperti veren bir yer…O günden sonra bir daha gitmek nasip olmadı ama bir daha görmek isterdim…Ya nasip!..

Neyse KALUSA'dan yukarı yaylaya vardık ,vakit ikindi-akşam arası…Derhal akşam kalacağımız yeri tesbit etmemiz gerekiyordu. Neyse Cevdet Yıldız’ın caminin arkasındaki evlerinde kalmaya karar verdik. Ev ıssız babasından anahtar almaya cesaret edemedik… Sonunda eve çatıdan aşağı girmeye karar verdik. Önce mertekleri kesmek için yakın komşulardan TESTERE aldık. Çatıdan bir bölüm açtık. Bir iki mertek kestik açılan yerden Cedet arkadaşımızı aşaği sarkıttık. İçerden kapıyı açarak malzememizle birlikte içeri girdik. İlk işimiz aydınlatma proplemi. Biraz aramadan sonra İDARE LAMBASINI bulduk. Duvarda asılı GAZYAĞINI alıp fenere doldurduk. Bir iki yakma teşebbüsünden sonra
Oh be deyip sevindik. İkinci aşamada yatacak yerimizi ayarlamaya koyulduk. HANEKA'da bulduğumuz bir kaç parça KURSUCELİyatak niyetine serdik. Son aşamamız iyice soğuyan ortamı ısıtmak oldu. Köşe – bucakta bulduğumuz odunları ocağa (BARAKAMİYA) doldurduk.

Ateş alevlendiğinde çevresine oturup muhabbete başladık. Orada bulduğumuz ateşte kapkara olmuş ÇAYDANLIĞA bir de çay demledik. Bunun üzerine kurduğumuz muhabbetin sabah ezanına kadar devam ettiğini anlatmama bilmem gerek var mı?

Bu serüvenimiz boyunca yaylada üç dört gün kaldık. Fakat oraya götürdüğümüz kahvaltılıklarla bu günlerin geçmeyeceği aşikardı. Bereket ki o zamanlar henüz insanlar bir misafir gördüğünde görmemezlikten gelip sırtını dönmezdi. Allah ne verdiyse paylaşırdı.

Şimdiki zamanların insanlarına bir ders vermesi dileklerimle bir başka anı-hatıra yazısında buluşmak dileklerimle. Sağlıcakla kalın…

Mehmet ÇOKLUK
ERZİNCAN-14-07-09

Login


 

Ziyaretçi Defteri

pasamehmet
Herkeze Selam, acaba bu ""Sülaleye dayali Soy Ağacimiz."" ne zaman faaliy...

Ilkokul Mezunlarimiz

Eğridereköyü İlkokulu ilk olarak 1948 - 2008 Eğitim Yili

Calisma Asamasinda

Eğridere Köyü Facebook

Sosyal Medyada da, beraber kalalim.
Takip et Tiklayiniz

Go to top