KÖYDEN GÖÇ MEZİRE VE YAYLAYA

18 Mayıs 2013 tarihinde köyden yaylaya gitme işi, göçü vardı “yayla delisi” babamın. İnekleri ve eşyaları arabalara yükleyip “göç” ettik yaylaya. Bu kadar. Anlatacak çok fazla bir şey yok. Zahmet ve sıkıntı yok denecek kadar iken heyecan “sıfır”. “Göç havası”nı teneffüs etmedik.


Hâlbuki yıllar öncesinde ne zahmetler, ne sıkıntıları ve heyecanları yaşayarak göç ederdik yaylaya. Öyle bugünkü gibi direk yaylaya gitmekte yoktu. Önce kom (mezire), sonra yayla.
Bazıları komdan koma, ondan sonra yaylaya göç ederdi. Bu bazılarından biri de benim ailemdi. Köyden Bekirdorman’a, zaman zaman da Bekirdorman’dan Zardabaciha’ya, Zardabaciha’dan yaylaya çıkardık. Bekirdorman’a göç gününün bir gün öncesinin akşamından başlardı hazırlıklar. Sepetler alabildiğince doldurulur, yatak-yorgan bağlanır, sabah erkenden başlayacak yolculuk için hazır hale getirilirdi. Göçten bir gün önce gidilecek ki, kom evi temizlenerek oturmaya hazır hale getirilsin. Göç günü yine sırtta yükler, önümüzde inekler çıkardık Bekirdorman’a. Sırtımızdaki yük ile yoldan çıkan, geri dönen inekleri tekrar yola koymak için peşlerinden koşmanın, yorulup oturan ineklerin kalkmamak için gösterdikleri inadı kırmanın veya başka ineklerle karşılaşınca çıkan inek dövüşünü sonlandırmanın zorluğu karşısında, yol boyunca arada bir isyan çığlıkları atmıyor değildik.
       
Bekirdorman’da kaldığımız bir aya yakın bir zaman içerisinde arada akşamları kom evinde yatardık ama genelde köye yakın olduğu için gidiş-geliş yapardık. Bu süre içerisinde akşamları elimizde süt bakraçları ile köye iner, sabahları sırtımızda daha çok inek yiyecekleri dolu sepetlerle kom evine çıkardık. Bu gidiş-gelişler belirli saatlerde olduğundan başkalarının katılmasıyla yolculuklar keyifli hale gelir, sohbetler yapılır, türküler söylenir, şakalaşmalar olur en önemlisi konaklama yerlerinde horonlar oynanırdı. Kom evlerindeki işleri daha çok genç kızlar ve erkekler yapar, inekleri beklerken bir araya gelinir ve muhabbet edilir, oyunlar oynanırdı.
Benim için Bekirdorman (bir başkası için İspendam, Kukulasuyu, Kalusa, Zardabaciha, Harcan, Kırma, Oksodi, Caluka, Kadahor, Kamenoraş) ciğerlerimdeki nefesi, ayaklarımdaki dermanı tükettiğim aynı zamanda hayatı öğrendiğim, insanları tanıdığım ve zaman zaman rüyalarımda yaşadığım komdur.
Kurşimina Hala’nın annemle yaptığı sohbetler arasına sıkıştırdığı nasihatler hâlâ beynimin bir köşesinde…
Ağviş Dede’nin çayırın bakımı ve temizliği için gösterdiği titizlik, evin önüne serdiği döşek üzerinde istirahat etmesi;
Muhammet Lema’nın kocaman su bidonlarını iple sırtına bağlayarak taşıması hâlâ gözlerimin önünde…
Recep Toko’nun kızlarının Kukulasuyu’ndaki Kamberler’in kızları ile uzaktan uzağa, bağırarak yaptıkları konuşmaların sesi hâlâ kulağımda…
Hani “Bir sevdadır…” diye başlayan bir cümle var ya. Onu kendim için şu şekilde tamamlıyorum: “Bir sevdadır Bekirdorman.”
Bir başka kom evine veya yaylaya taşınmanın birkaç gün öncesinde çayırlar taş-topraktan temizlenir, hayvan gübresi sepet sepet çayırlara taşınır ve taşınmanın bir gün öncesinde çayırlara serilir ki inekler komşuların çayırlarında otlamasın. Bu arada da göç edilecek koma veya yaylaya yük taşıma seferleri de yapılırdı. Bir komdan başka bir koma veya yaylaya göçün en sıkıntılı durumu, sabah sağılan sütler olurdu. Sağılan sütün boşa gitmemesi telaşı yaşanır. Süt az olunca tıka-basa içilir, çok olunca da yoğurt olması için mayalanır ve yoğurdu almak için birkaç gün sonra özel olarak bu kom evine uğranılırdı. Yaylaya göç esnasında yaşananlar, köyden koma göç ederken yaşananlardan çok farklı olmazdı. Yine sırtta yükler, yine ineklerin sağa-sola kaçışmaları, yine yorgunluktan ineklerin yatıp-kalkmaları, yine isyanlar… Yolun uzun olması yolculuğun daha yorucu geçmesi demekti. Yaylaya yaklaşınca inekler Sarboliso’da veya Cahmut’ta veya Koçinoğom’da bırakılır, bizler yüklerimizle yayla evine gider, yüklerimizi sırtımızdan atınca yaylacı olmanın ve yorucu yolculuğun sona ermesinin keyfini uzun uzun yaşardık.

   Neşe ile… Muhabbet ile...
  
      Ayhan HOŞ
   Yomra, Mayıs 2013