Yokluğun , yoksulluğun , fakirliğin kol gezdiği hepimizle öpüşürcesine kucaklaştığı yıllar.

Yolun , elektiriğin, telefonun , hatta üzerimizde doğru dürüst elbisenin ayağımızda ayakkabının olmadığı , Ğuli,Turşu,Korgodoşur ve ayran gibi yemeklerden başkasıyla ancak düğünlerde veya Hacca gidenlerin evinde buluşup 8 kişinin aynı tabakta yiyip ve çorbada rolantide ama baklavada anveleye kalkan bir motor gibi yemek yediğimiz yıllar.3 kafadar delikanlı herkesden gizli bir baklava yapıp yemek isterler.İçlerinden birinin eli biraz yatkındır işe ama malzeme ve yer temini için kara kara düşünürler ve sorun çözülür.

Kemal Şen un ve kap temini İbrahim Ara Şeker ve Mustafa Kara da sıvı yağ getirmekle görevlendirilir.Herkes kendi evinden gerekli malzemeyi yürütür ve ıssız bir evde aşcılık başlar.Bir tarafdan sohbet edilirken diğer taradan İbrahim Ara nın aşcı başılığı ve diğer iki arkadaşın yamaklığı hummalı bir çalışma ile devam eder.Baklava yapılır ,pişirilir ve şerbetlenir.Soğuması bile beklenmeden heyecanla, yemeki sterler.Kaşığa çatal vazifesi yaptırılır ve birer parça ağızlarına atarlar.O da ne! Ağıza atılan baklava hem zehir gibi acı hemde kokudan yemek mümkün değil.Tabii sonu hüsranla sonuçlanan bu baklava şöleni.

Kemal Şen kabları eve getirir ama yıka yıka çıkmaz.Tabii devreye anne Hatice teyze girer.Kapları yıkar ama Kemal Şen e de güzel bir kasar çeker.Biraz sonra Musatafa Kara camii ye doğru iner.Ama o da ne! Gözleri yaşlı diğer tarafta ağlayan Kemal Şen i çağırır."Oğlum acayip dayak yedim,çaldığım yağ Trabzon daki eczanelerde bile bulunamayan ve İstanbuldan getirtilen ilaç için kullanılacak olan balık yağı imiş."Rahmetli Behram amca ilacın gittiğine mi yansın bulunamayışına mı?Zamanın kaybına mı?

Bir başka anı..Gurbet için Trabzon'a gelen ancak iş bulamayıp Samsun'a gitmeye karar veren Kemal Şen ve Mustafa Kara...Fikir güzel amma para yok ne ile gitsinler? Limana yanaşırlar ve Kemal Şen saksıyı çalıştırır.Kaçak olarak gemiye binmeyi başarırlar.Sirenler çalınır , çapalar vira edilir ve gemi rotasına girer.Bir kaç saat yol aldıktan sonra bazıları geminın restorantına gider yer.Bazıları getirdiği nevalesini kamarasında yer ama bizimkiler ancak dudak yalamakla mesgul..Ne yaılsın acaba? Derken saf bir kadıncağız göze çarpar.Kemal Şen " Kadınıkibar bir sekilde konustur,ben gerisini hallederim.." Mustafa Kara dili döndüğünce edebiyat parçalayarak kadını sohbete tuttuğu esnada iş bitmiş pastalar börekler tatlılar yer değiştirmiştir.
Kemal-i afiyetle karınları doyduktan sonra yarınki azık da hazırdır.

Gemi rotasına devam ederken karşılarına biletçi belası çıkar. Bu da nereden çıktı diye FUMİS etmeye başladılar amma nafile.Problemleri genelde Kemal çözmektedir.Hemen burada da çözüme ulaşmaya çalışır ve biletlerin annede olduğunu söyler.Peki annenizin yanına gidelim bakalım der biletçi. Şimdi bu ikiliye saf bir anne aranmaktadır. O kamara senin bu kamara benim derken bir yaşlı kadın anne olarak biletciye gösterilmiştir.Teyze biletler nerde diye sorar biletçi yaşlı kadın sadece kendi biletini sorduğunu zanneder ve onu aramaya başlar koynundaki kesesıne yerdeki hemencesine , çantasına bakmaya başlar.Teyze biletini araken bizimkiler çoktan ip kırmıştır.Gemi içinde zaman zaman uzaktan biletciyi gördüklerinde tuvalete girip onun geçmesini beklerler.Dakikalar saatler heyecanla ve köşe kapmaca oynamakla geçer.Derken Samsun'a limana yaklaşırlar ve inmek vakti.Esas sıkıntı burada ve biletci çıkışta beklemektedir.Kalabalıktan istifade edip kaytarmaya çalışmışlarsa da paçayı kaptırırlar.Biletçi ve yanındaki diğer görevlilerden bir kaç tokatla bir kaç lahta yedikten sonra karaya adım atarlar.

OLA OLSUN SAMSUNA GELDIK YA...

Bir başka yazıda sizlele buluşmakdileği ile her şey gönlünüzce olsun.

ALİ KEMAL HOŞ
23.04.2008