İstanbul Maltepe karakolunda görev yaptığı yıllar.Memur arkadaşları ile derin sohbete dalmıştır.Tam sohbet koyulaşmışken arkadaşlarına müthiş ingilizce bildiğini anlatır.Bu konoda master yaptığını hatta dahada ileri giderek öğrenciler yetiştirdiğini anlatır.İnananlar olduğu gibi inanmayanlarda vardır elbette.Amir dahil inananlar çoğunluktadır.
Günler aylar birbirini kovalamıştır.Derken iki tane turist bitivermiştir karakolun önüne ve karakolun önündeki polis memurlarına bir şeyler anlatmaya çalışırlarsada nafile yoktur anlayan.Herkes trene bakar gibi bakışırlar.Ama iclerinden biri Kemal şeni hatırlar.Hem turistlere bir care hemde Kemal Şenin ingilizce bilip bilmediği test edilmiş olur.Nihayet aranıp bulunur ve turistlerin yanına getirilir.

Herkes içinden hadi bakalım göster marifetini diye düşünür.Vakur bir şekilde turistlere yanaşır ve lisede öğrendiği on iki kelimelik ingilizcesiyle hello hello how are you der.Turistlerde iyi bir tercüman bulduklarını düşünürler ve kendilerince birşeyler söyledikten sonra Eminönü lafı geçer.Turistlerin adres sorduklarını tahmin eden Kemal Şen bildiği oniki kelimelik ingilizcesine ikiyüzondokuz kelime rumca karıştırarak güya kendince yolu tarif etmiş olur.Turistler beş Kemal Şen çene marifetiyle yirmibeş kelime konuşarak onları bastırır.Turistler bunun birşey anlamadığını anlayarak gülümseme ve toklaşmayla ayrılırken Kemal Şen ''good by..good by!'' ve kahkaya yakın gülmeler....

Artık karakolda ingilizce bildiği pekişmiş,amirden memur arkadaşlarına kadar herkes buna inanmıştır.Tam bir ingilizce tercüman...Günler geçmiştir ve karakola İçişleri Bakanlığından bir yazı.... "İyi derecede inglizce bilenler,İnterpol'e sınavla alınacak" Karakol amiri Kemal'den başka ingilizce bilen olmadığı için Keman Şen'in adını yazarak bakanlığa gönderdikten sonra Kemal Şen'i çağırarak ona durumu anlatır. Ama asla kabul görmez bu teklif.Sebebi ise çocuklar okuyor,yabancı ülkelerde yapamam ve en önemli gerekçe ise amirden ve memur arkadaşlardan ayrı duramam.Amir ısrarlı.'oğlum git iki üç sende hayatınıkurtarıp gelirsin.

Ayrıca ben yazıyı da gönderdim.' ve Kemal Şen çaresiz sınav günü gelince Ankara'ya Bakanlığa sınava...Sınavda sorulan ingilizce sorulara cevap veremeyince yabancı dilinin ingilizce olmadığını ve evrağa yanlışlıkla yazıldığını,onun iyi derecede rumca bildiğini söyler ve sınavı kaybederek İstanbul'a döner.

İlk iş günü ve amira çağırarak sınav için tebrik etmek ister.Ancak o da ne? Sınavı kaybettiğini söyler. Sebebi sorulunca da sınavı bilerek kaybettiğini,onlardan ayrı kalamayacağını tekrarlar ve sonu hüzün...

Bugünü bir başka kısa anektodla tamamlamak istiyorum.Ağabeyim Reşat Hoş İstanbul'da bir otelde çalışmakta.Ve Kemal Şen'le iki kafadar bir ikigün gezerek felekten bir gün çalmak isterler.Her zaman olduğu gibi planlar yapılır ve işleme konur.Karakolun telefonu çalar ve amirle görüşüleceği ısrarla söylenir.Telefonun bir ucunda Reşat Hoş vardır ve karakol amirine Kemal Şen'in çocuğunun dördüncü kattan düştüğünü,hastanede yattığını ve durumunun çok kritik olduğunu,acı ve hüzünlü bir nida ile anlatır.Amirde Kemal'i çağırır ve çocuğun rahatsız olduğunu,eve gitmesi gerektiğini anlatır ama feryatlar ve çığlıklar karakolu inletmektedir.''Hayır amirim garanti çocuğum ölmüştür,çünkü ben evi beni basit şeylerde aramamaları için uyarmıştım.Eyvah!!! gitti evladım gitti...''Gözyaşları sel gibi.İzin kağıdına gerek kalmadan fırlar dışarı ve karşı köşenin yanında bekleyen Reşat Hoş'la İstanbul kazan onlar kepçe...Ve üç günden sonra karakolda çocuğun iyileştiğini,ufak tefek kırıklarla atlattığını üzüntüyle anlatır.Arkadaşları geçmiş olsun dileklerini belirtir ve acısını paylaşırlar...

Bir başka yazıda sizlere daha neşeli anılar yazmak dileğiyle...

Hepinizi Yüce Mevlaya emanet ediyor,selam ve muhabbetlerimi sunuyorum...

Ali Kemal Hoş
09.03.2008