Çaykara Halkının Örf ve Adetleri;

Halkımızın örf ve adetleri Çaykara’nın folklorik yapısının kapsadığı sınırlar içinde olduğu kadar Çaykara’ya mahsus kültürel yapı, halkın sosyal yapısı, manevi değerleri ve halkın sosyolojik geçmişi ile de yakından ilgili bir konudur.

Bir yerin folklorik yapısında doku görevi gören gelenekler(örf ve adetler), bir arada yaşayan halkın tarihi, etnik yapası, sosyal ve kültürel yapısı, dinî hayatı, ekonomisi, ziraatı, sanatla olan bağlantısı dikkate alınmadan incelenemez, yani bunlar olmadan gelenekler oluşmaz. Geleneklerin oluşması bir birikimin neticesidir, öyle kolay meydana gelmezler.

Çaykara’nın gelenekleri şunlardır:

1) - Düğünler-evlenmeler
2) - İmeceler (ırgatlar)
3) - Barakathlar
4) - Ocak başı sohbetleri
5) - Dini bayramlar
6) - İcazet merasimleri
7) - Misafir karşılama
8) - Mevlit törenleri
9) - Diğer adetler

1) - Düğünler-evlenmeler: / Yöremizde evlilikler:

1) - Görücü usulü,
2) - Kız ve erkek birbirlerini severek,
3) - Eğer iki tarafta birbirini sever, büyükler rıza göstermezse “uyma” dedikleri kız bohçasını alır, oğlanla kaçar. Sonra aileler arası uzlaşma olur.
4) - Erkek sever, kız sevmez ve istemezse ya da kız bir şey demeyip büyüklerinin etkisinde kalırsa “çekme” dedikleri kız kaçırma ile evlilikler gerçekleşir.

Kız kaçırmalar çoğu kez mahkeme konusu olur. Aileler arası bazı tatsızlıklar yaşanır. Asırlardır ilçemizde evlenmeler bu maddelerin birine göre gerçekleşir. Tabii görücü usulü ile evlenme yöremizin en fazla rağbet gördüğü bir evlenme usulüdür. Eskiden oğlan tarafı kız tarafına başlık parası verirdi. Bu konuda ve altın takı (beşi bir arada, tekli altın sayılar üzerinde) ve sair eşya konusunda aileler arası sıkı pazarlıklar olur, anlaşma olmazsa iş bozulurdu. Şimdi bu tutumlar hemen hemen ortadan kalkmış sayılır. Ancak süt hakkı diye bir para oğlan tarafı kızın anne-babasına verir. Bunda pek ihtilaflar yaşanmaz.

Düğünlerde davet olunan davetlilere yemek ikram edilir, ziyafetler çekilir. Eski düğünler yöremizde çok şaşaalı geçer, düğüne bir iki gün kala uzaktaki davetliler ve seyir yapmak için yörenin ünlü atışmacıları, türkücüleri, kaval ve kemençe ustaları çağrılır, atışmalar yapılır, kızlı erkekli horonlar oynanır, havaya silahlar boşaltılır, bombalar patlatılır, karşı beride düğün yankılarını gösterirdi. Şimdi düğünlerin o eski görkemi kalmadı. Ama yine de düğün merasimlerine ihtimam gösterilmekte çeşit çeşit yemekler oğlan evinde pişirilip davetlilere sunulmakta, mevlit okutulmaktadır. Mevlit töreninden sonra davetliler topluca oğlan evinden kız evine gelin almaya gider. Gelini alıp geldikten sonra mutlaka şahitler huzurunda evlenen çiftin dini nikahı yapılır, dualar okunur. Tabii bu dini nikahtan önce resmi nikah işlemleri bitirilmiş olur. Düğünden bir hafta sonra, yöremizdeki geleneğe göre evlenen oğlan “enişte” baklavalarla kız evine, büyüklerin elini öpmeye “yediye” gider. Eskiden bu “yediye”lerde de büyük seyirler, atışmalar, horon ve şenlikler olurdu. Şimdi yediler daha sade ve sessiz geçmektedir.

Sünnet düğünleri yöremizde pek adet değildir. Sünnet işlemini yapacak doktor veya sağlıkçı eve davet edilerek evin çocuğu sünnet edilir. Sünnet için ayrı bir tören ve şölen yapılmaz.

2) - İmeceler (Irgatlar):
Çaykara halkı yardımlaşmayı, bölüşüp paylaşmayı çok sever. Bu imeceler yardımlaşmayı ve dayanışmayı ifade eder. İmeceler (ırgat-argadiya) Çaykara halkının sahip olduğu manevi değerlerden biridir. İmeceler, bir komşunun tarlasının toprağı aşağıdan yukarıya taşınacaksa, inşaat halindeki evinin malzemesi, inşaat mahalline nakledilecekse, inşaatın tablası dökülecekse, mısırı soyulacaksa, fındığı toplanacaksa, ayıklanacaksa, tarlası ekilip biçilecek, çayı kırılacaksa çevresindeki köy veya mahalle halkının gençlerinin (kız-erkek) 15-20 kişilik gruplar halinde toplanıp bir araya gelmesiyle oluşur. Bu imeceler eskiden, yani 30-40 sene evveline kadar horonlu, seyirli, türkülü, kemençeli oluyordu. Şimdi bunlar kalmadı. İmecelerde yemek verme adeti devam etmektedir.

3) - Barakathlar:
Bu gelenek eskiden gelen bir gelenek olup topluca yapılan sohbetlere denir. Bu sohbetlere yerel tabirle “barakath” denmektedir. Yayla mevsiminde çayır biçmelerde, akşamları genç kız ve delikanlılar bir yayla evine toplanır, sohbet yapar. Tabii horon, seyir, türkü ve atmalarda eksik olmaz. Kaval ve kemençeler bu barakathlara ayrı bir neşe ve canlılık katar. Birde kışın köylerde kar yağınca böyle barakth denilen sohbet toplantıları kızlı erkekli yapılır, deyip gülme, seyir ve horonla, kaval ve kemençe ile barakath sona erer. Şimdi bu baraktahlar da maalesef azaldı.

4) - Ocak başı sohbetleri:
Yöremizin eski köy evlerindeki odun ocakları (şimdi şömine dedikleri) etrafında keçelerin üzerinde köyün gençlerinin bir araya gelerek yiyip içip tatlı sohbetler yapmalarına, türküler, maniler söylemelerine böylece kış gecelerinin tadını çıkarmalarına “ocak başı sohbetleri” denir. Bu sohbetlerde de eskiden “E vay beni vay bana, Kül oldum yana yana” ile başlayan atışmalar, seyir ve horonlar çok meşhurdu.

5) - Dinî bayramlar:
Ramazan ve kurban bayramları dini bayramlarımızdır. Halkımız dini inançlara, dini adetlere ve teamüllere bağlı olduğu için, dini bayram geceleri neşe ve sevinç içinde arife gecesini karşılar, yıkanır, yatar; sabahleyin en iyi ve en yeni elbiselerini giyinir, güzel kokular sürünür ve erkenden camiye gider. Bayram namazını kılar, komşularla bayramlaşır,kabir ziyaretlerini yapar, ölülere Kuran ve Fatiha okur, büyüklerinin elini öper, bayramlaşmak için eve gelene bayram şekeri ve kahve ikram eder. Kolonya ve gülsuyu döker. Eğer kurban bayramı ise kurban kesme vecibesini yerine getirir. Et taksimini yapar, kurban etini çoluk çocuğu ile yer, kurban etinden komşulara ve ihtiyaçlı olanlara verir.

6) - İcazet Merasimleri:
Bu merasimler hocalık ve hafızlık icazetleri olarak ikiye ayrılır. Bu merasimlere günümüzde “Diploma töreni” denmektedir. Eskiden medreselerde ve hafızlık kurumlarında senelerce dini ilimler tahsil edenlere ve Kur’an-ı Kerimi ezberleyenlere bu tahsillerini bitirdikleri zaman müderrisler ve hafızları yetiştiren hafızlık hocaları tarafından icazetname verilirdi. Toplu halde verilen bu icazetname işlemi, o havalinin bütün alimleri, müderrisleri, havalinin hafız yetiştiren hocaları ile çevredeki ünlü kişiler davet edilmek suretiyle tertip olunan merasim esnasında gerçekleştirilir, icazet alacak olanların yakınlarıyla, çevre halkı merasim yerinde büyük kalabalıklar oluştururdu. Merasimler, ilmi sohbetler, tartışmalar, vaazlar yapılır, Kur’an-ı Kerimin tamamı icazet alacak hafız adayları tarafından bölüşülerek güzel seslerle ve düzgün kıraatle okunurdu.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Türkiye’de, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi maksadıyla çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince, eğitim ve öğretim birleştirilerek Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekaleti)na verilmiş, böylece dini eğitim veren, öğretim yapan bütün medreseler kapanmıştı. Medreseler kapanınca haliyle icazet merasimleri de sona erdi. Ancak Kur’an kurslarının açılışından sonra bu kurumlardan yetişen hafızlar için diploma törenleri bir nevi icazet merasimi şeklinde, halkın büyük ilgisiyle Kuran ziyafeti olarak ülkemizin her yerinde olduğu gibi Karadeniz bölgesinde, Rize, Trabzon, Of ve Çaykara da yürütülmektedir.

Cumhuriyetten önce Çaykara bölgesinde, köylerimizin birçoğunda, geniş çapta dinî ilimlerin eğitim ve öğretimini yapan medreseler ve bu medreselerde Çaykaralı gerçekten alim, bilgin denecek seçkin ve ünlü müderrislerimiz vardı. Bu müderrislerimiz 5-10 yıl boyunca okuttukları talebelerine son olarak usul ve tefsir derslerini de verdikten sonra icazet verirlerdi. Hafızlık yaptıran meşhur hafız hocalarımız da yetiştirdikleri hafızlar için topluca icazet merasimleri tertip ederlerdi.

Bu icazet merasimleri, dinine ve kutsal kitabı Kur’ana sımsıkı bağlarla bağlı olan Çaykara halkı tarafından çok ilgi ve rağbet görürdü.

7) - Misafir Karşılama:
Çaykara’da misafir sevilir. Konukseverlik Çaykaralının önemli geleneklerinden biridir. Çaykara’da her evde “çordak” ismi verilin misafir odası vardır. Eve dışarıdan gelen misafirler, bu odalarda ağırlanır, misafire her şeyin en iyisi ikram edilir, en iyi yemek önüne getirilir, en iyi yatakta yatırılır, güler yüzle karşılanır, güler yüzle yolcu edilir. Çaykaralı olarak iyi biliyoruz ki en büyük misafirperver insan Hz. Halil İbrahim Efendimizdi. Biz anamızdan, babamızdan, büyüklerimizden bu konuda şu iki şeyi öğrenmiştik çocukluğumuzda: 1-Misafir on getirir, birini götürür, dokuzunu geldiği evde bırakır. 2-Sofranda daima karnı aç misafirin olsun ki o sofradan, Allah’ın, Halil İbrahim (A.S.)’e verdiği bereketi hiç noksan olmasın.

8) - Mevlit Törenleri:
Peygamber (S.A.V.) aşığı Bursalı merhum Süleyman Çelebi’den ta Osmanlı’nın bütün dönemlerinde günümüze kadar Türkiye’mizde, mevlit okutma–mevlit töreni yapma bir dini teamül olarak Müslüman Türk milletince benimsenmiştir. Mevlit okumak ve okutmak ne farzdır ne sünnettir. Ama hayra peygamber efendimizi topluca anmaya Ona salat ve selam getirmeye, Kuran okumaya ve topluca dinlemeye ve neticede hoş bir hava içinde vakit geçirmeye vesile olduğundan Allah Resulü (S.A.V.)’nun sevgisiyle gönülleri dolu olan Türk halkı gibi Çaykara halkı da mevlide, düğünlerinde, nişanlarında, sünnetlerinde yer verir. Dünyadan göç eden yakınları için, hacca gidecek olanlar için ve bunlara benzer hayırlı işler için evinde veya köyünde yada ilçesinde mevlit okutturur mevlitte topluca dualar yapılır. Bu dualar elbette hayra vesiledir.

9) - Diğer örf ve adetler:
Çaykara’nın ilçe ve köylerinde yukarıda saydığım adet ve geleneklerden başka halkımızca benimsenmiş milli ve dini nitelikte bazı örf ve adetlerimiz de vardır. Mesela ilçemizden hacca gidecek olanlarla askere gidecek olanlar bayraklarla ve tekbirlerle uğurlanır. Yeni ölen bir kimse için yakınları mezarı başında 41 gün yasin okur veya okutturur. Cuma akşamları evlerimizde ölülerimiz için yasin okunur. Başka bazı memleketlerde olduğu gibi Çaykara ilçesi ve köylerinde ölüler için lokma dökme ve helva pişirip dağıtma yoktur. Buna benzer adet ve gelenekler akla geldikçe çoğaltılabilir. Nitekim bunlara benzer adetler, gelenekler akla hemen gelmese de halkımız tarafından yeri geldiğinde kullanılmaktadır.

İlahiyatcı Araştırmacı Yazar
Ahmet Cemal NİYAZOĞLU
01 Mart 2008

Neue Ebene...
Neue Ebene...

Login


 

Ziyaretçi Defteri

pasamehmet
Herkeze Selam, acaba bu ""Sülaleye dayali Soy Ağacimiz."" ne zaman faaliy...

Ilkokul Mezunlarimiz

Eğridereköyü İlkokulu ilk olarak 1948 - 2008 Eğitim Yili

Calisma Asamasinda

Eğridere Köyü Facebook

Sosyal Medyada da, beraber kalalim.
Takip et Tiklayiniz

Go to top